Alpler‘in önce kuzeyinde sonra güneyinde yaşadım. Nürnberg’de yaşarken, Alpler beni Paolo’dan ayırıyordu. Sonraki yıllarda, Milano’da yaşarken ise Alpler dostlarımla arama giriyordu. Ama ben Alpler’e hiç kızmazdım. Alp Dağları’nın altından geçen kilometrelerce uzunluktaki karanlık tünelleri sevmediğim için alternatif rotalar icat eder ve otobandan ayrılıp köy yollarında kaybolmayı tercih ederdim. Alp Dağları, yamaçlarındaki ormanları, zirvelerindeki sarp kayalıkları ve saklı gölleri ile benim şu ana kadar gördüğüm en güzel dağlar.
Bu güzel dağlara dokunmak için bir seferinde Paolo’yu yolda durmaya ve günübirlik bir dağ yürüyüşü yapmaya ikna etmiştim. Yolumuz üzerinde olan Säntis‘in (2502 mt) zirvesine tırmanış parkurunun bir krokisini buldum bir kitapta. Elimizdeki rota krokisi sadece 6-8 kmlik bir parkur için yeterliydi. Parkur kısa olunca yanımıza doğru düzgün yiyecek birşey de almadık. Yürüyüşe başladık, önce otlaklardan geçtik, sevimli inekleri selamladık ve ormanları bitirip kayalıklara ulaştık. Ancak saatlerdir yürümemize rağmen zirve görünmüyordu. Yolda yalnız başına ters yönden gelen bir bayana yol sorduk. ‘Ne! zirveye bugün mü çıkmayı planlıyorsunuz?‘. Elbette bugün. Neden ki? Peki o zaman en az 15 km daha yolunuz var. Geldiği yoldan dönmeyi sevmeyen ben, Paolo’yu devam etmeye ikna ettim. Önce yağmur yağdı, sonra yağmur bulutlarının içinde bulduk kendimizi, suyumuz ve yiyeceğimiz yoktu ve üşüyorduk. Sisten dolayı zirveyi göremediğimizden ne kadar yolumuz kaldığını da göremiyorduk. Buzla kaplı kayalıklarda düşe kalka zirveye ulaştık. Ancak hava kararmak üzere olduğu için hemen aşağıya inen patikayı bulmamız gerekiyordu. Patikayı bulduk ama karanlıkta keçi yollarında düşe kalkta başlangıç noktamıza döndüğümüzde dizlerimiz yara bere içindeydi. 28 km yürüdüğümüş olduğumuzu ve yapmamız gereken rotayı yola başlar başlamaz kaybettiğimizi ertesi gün anladık.
Bir kaç yıl sonra bir arkadaşımın İsviçre Bisiklet Turu davetine hemen evet dedim. 5 gün 500 km. Vadilerden ve ırmak kenarlarından giden bir rota olduğu için dağlardaki geçitlere aşağıdan bakıp ah çekmiştim. Neredeyse bir tane bile ciddi rampa ile karşılaşmadan lay lay lom bir gezi olmuştu.
Bir kaç gün sonra hayallerim gerçek olacak ve Alpler’de pedal çevireceğiz. Tur rotasında neredeyse düzlük tek bir etap yok. Almanya’nın güneyinde Bad Reichenhall’den Königssee kıyısında Berchtesgaden’da devam edecek. 2007 yılında balayı bisiklet turumuzun sonlandığı nokta Königssee idi. Burayı çok beğenmiş ve buraya tekrar geri gelmek üzere not almıştık. Avusturya’da Werfenweng ve Weissensee’ye pedal çevireceğiz. Avusturya’dan İtalya’ya geçeceğiz ve dünyaca ünlü bir kaç geçite demir atlarımız ile tırmanacağız. İsviçre’nin bakımlı bisiklet yollarında tek bir otomobil bile görmeden tura devam.
Yolculuk sırasında haritada işaretlediğim beldeleri ziyaret edeceğiz. Bu işaretlediğimiz yerlerin ortak bir özelliği var.
Hepsi birer inci: ALPLERİN İNCİLERİ.
Alpine Pears bir turizm birliği: ‘Otomobilsiz Tatil‘ konsepti ile sağlıklı, hareket dolu ve sürdürülebilir tatil alternatifi sunan 29 tane incinin kurduğu bir birlik. Bu inci gibi güzel beldeler Almanya, Avusturya, Slovenya, İtalya, İsviçre ve Fransa’dalar. Çevre dostu tatil seçenekleri sunan inciler, otomobil-bağımsız aktiviteler konusunda uzman. ”Otomobilinizi evde bırakın; Alpler’de sakin bir tatilin tadını çıkarın” diyorlar. Bunu nasıl mümkün kıldıklarını ise gelecek haftadan itibaren anlatıyor olacağım.
Biz 10 inci seçtik ve keşfe gidiyoruz.
Bu güzellikleri görmek için 1000 küsür km pedal çevireceğiz ve toplam 30.000 m tırmanıyor olacağız. Elbette yavaş yavaş..
Maceranın detaylarını heyecanla bekliyoruz. Kendinize dikkat edin.
Bisikletim’in facebook sayfasında anlık paylaşımlar yapıyor olacağım. selamlar!
Harika… 🙂 ruzgariniz arkada, yolunuz acik olsun… iyi eglencrler, sporlar, dinlenceler, keyifler… 😉
Ayca merhaba, iyi dileklerin için teşekkürler. Bir gün birlikte pedal çevirmek dileğiyle.
sevgiler
Pınar