Skip to main content
BisikletizmBisikletli Ulaşım

Ankara’da işe bisikletle gitmek Super Mario olmayı gerektiriyor

Ben hem bisiklet sevdamdan vazgeçememem, hem pandeminin getirdiği bireysellik ihtiyacı, hem karbon salınımını bireysel azaltma ihtiyacımdan dolayı yaklaşık 5 aydır işe bisikletle gidip geliyorum. Bu ihtiyacımı karşılaması için hem Ankara’nın yokuşlarında çok yorulmamak, hem de işe terlemeden gidebilmek için kendime elektrikli bir katlanır bisiklet edindim. Bisikletimden ve rutinimden oldukça memnunum. Tüm güvenlik önlemlerimi alarak (kask, ikaz yeleği, aydınlatmalar, eldiven vs) yola çıkıyorum ve tüm kurallara uyuyorum (en sağdan gidiyorum, dönüşlerde elimi uzatarak sinyalimi veriyorum, kırmızı ışıklarda duruyorum, ters yollara girmiyorum vb.).

Ama trafikte bisikletlilere yeterli saygı ve özenin gösterilmemesi ve yolların tabiri caizse bizi supermario’ya çevirecek kıvamda bozuk olması gibi sorunlar yaşıyorum.

Bisiklet yollarının olmamasını geçtim, trafikte bir ulaşım aracı olan bisikletin diğer araçlar (özellikle taksi, otobüs, servis gibi toplu ulaşım araçları) ve eğitimsiz bireysel araçlar tarafından rahatsız edilmesi, sürüşün tehlikeye atılması gibi birçok sorunla karşılaştım. Bu süreçte tamamen bilinçsizliğinden tehlikeye atanı da gördüm, bilinçli olarak yapanı da. Yeri geldi, durağa yanaşmak uğruna önüme kıran otobüs tehlike yarattı, yeri geldi beni hiçe sayıp kendince solladığını (yolun en sağında sadece yol çizgisi kadar yer kaplayan bir ulaşım aracını neden sollar insan bilemiyorum) düşünüp bir metre mesafeyle önüme kıran özel araçlar tehlike yarattı. Nadiren bile bile sıkıştıranlara da maruz kaldım. Örneğin üç şeritli yolda ben en sağdan giderken yol müsait olduğu için yoldaki mazgallara takılmamak amaçlı hafif sola yanaşıp mazgalı geçtikten sonra tekrar en sağa yöneldiğim bir zamanda ikinci şeritteki araç bile isteye sağa yanaşarak aramızda çok az bir mesafe bırakıp beni rahatsız ettikten sonra şeridine tekrar girdi. Aracın geçebileceği bir yolda ben olduğum için istediği hızda gidemeyen taksi şoförü daha 20 metreden bana korna çala çala geldi ve yolun sonuna kadar rahatsız da etti.

Bisikletli Ulaşım Bana Neler Öğretti?

Bu tür sorunlar beni oldukça üzüyor ama bunlarla baş etmeyi başarabiliyorum. Trafiği okuyabiliyor, sıkıştırıldığım zaman doğru frenleme ile ya da yanımdan umarsızca yüksek hızla geçildiğinde bisikletimin kontrolünü sağlayarak kazadan kaçınabiliyorum. En azından bugüne kadar kaçınabildim. Etiketlemek gibi olmasın ama otobüslerden, taksilerden, servis araçlarından özellikle imtina etmem gerektiğini bir iki sürüşte anladım. Özel araçlarda tabiki böyle bir radarım yok, kimin ne yapacağını bilemiyorum.

Ama bugüne kadar bu sorunlardan dolayı hiç düşmedim. 5 ayda 3 kere düştüm ve bunun sebebi muhteşem yollarımız oldu.
Bir sürüşümde normalde benim gitmem gereken yolu arkamdan yanaşarak işgal eden bir araç yüzünden sola kaçmak zorunda kaldım ve bu ani hareket sırasında resmen yetişkin bir insanın ayağının çok rahat girebileceği bir çukura girdiğim için düştüm.
Diğer bir sürüşümde sağdan giderken muhteşem bir asfalt yarığına denk geldim ve bisikletim dağ için tasarlanmadığından dolayı (sonuçta şehirde yaşıyoruz) bu yarığı aşamadı ve teker olduğu yerde dönüp beni düşürdü.
İlk düşüşümde kafamı hayli sert bir şekilde asfalta vurdum. Kafamda kask olması beni korudu. Ancak günler süren boyun ağrısından tabiki kaçamadım.
İkinci düşüşümde elimi sakatladım ve normale dönmesi baya bir zaman aldı.


Bunları ucuz atlattım. Ancak bu kadar bozuk, çukurlarla, tümseklerle, yarıklarla, yamalarla ve hatta bazı yerlerde dalgalanmalarla dolu yollarda bir kere daha düşmeyeceğimin garantisini maalesef veremiyorum. Başkentin en büyük ilçesinde bu sorunu yaşadığıma ise inanamıyorum.
Mazgalların yola paralel yapılması mı dersiniz, bozuk yollar mı dersiniz, bisiklet yolunun olmaması mı dersiniz, sürücülere bisikletle ilgili eğitim verilmemesi mi dersiniz, sorunlar say say bitmiyor. Yine de bisikletimden vazgeçmiyorum ve bu toplumun bunu öğrenmek zorunda olduğunu düşünüyorum. Belediyelerin bu konuda bilinçlenmesi ve bilinçlendirmesi gerektiğini, devletin bisiklet eğitimini müfredata teorik ve pratik olarak işlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Trafikte bisikletlilerin çoğalması, bisiklet kültürünün ülkede yaygınlaşması ve yolların düzelmesi ümidiyle.
Tekerinize taş değmesin.

Aybeniz Ayça Özer, Ankara

Bir bisikletsever olarak bisikletizm‘i bir süredir takip ediyordum ama bu sefer yazar olarak da yer almaya karar verdim. Bunun sebebi günlük olarak bisiklet kullanan birisi olarak karşılaştığım sorunları duyurabileceğim hiçbir platformun olmaması ve artık birilerinin sesimi duymasını istemem.

Aybeniz Ayça Özer

1993 doğumlu, Ankara’da yaşıyor. Kurumsal hayatta çalışıyor ek olarak İşaret Dili Tercümanlığı ve Eğitmenliği yapıyor. Çocukluğundan beri bisikleti çok seviyor, işe bisikletle gidip geliyor.

Yorum yaz