National Cycling Strategy (Bisikletli Ulaşım Stratejisi), türkçe karşılığını bulmakta bile zorlandım. Biz cyclist‘e bisikletçi diyoruz ama benim dilim varmıyor, çünkü hakkında konuştuğum kişi bisiklet satmıyor, bisiklet ile hareket ediyor. Yani ancak bir bisikletli olabilir. Cycling ise bisikletçilik olarak çevrilmiş. Buna da katıldığımı söyleyemem.
Bisikletli Ulaşım Stratejisi
Hollanda, Danimarka ve Almanya’dan örnekleri duymaya, fotoğrafları görmeye hikayeleri dinlemeye alıştık. Bu sefer bisikleti kısa bir süre önce fark eden bir ülkeden bahsedecegim.
Çok uzaklarda bir ülke, Avustralya. 20 küsür milyonluk ülke nüfusunun 2 milyona yakını bisiklete biniyor. Bazıları A’dan B’ye ulaşmak, bazıları spor amaçlı ve bazıları da sadece eğlenmek için bisikletine biniyor ve her geçen yıl bisiklete binen kişi sayısı artmaya devam ediyor.
National Cycling Strategy‘yi hazırlayan Avustralian Bicycle Council, bisikletlilere kucak açılması ve cesaretlendirilmeleri gerektiğine emin. Bisikletli sayısında artış, daha aktif ve sağlıklı bir toplum demek, daha dinç insanların yaşadığı daha temiz kentler demek, ulaşımda daha az karbon ayak izi yaratmak demek. Bisiklete binerek zaman kazanan kişi aynı zamanda trafiğe özel aracıyla çıkmadığı için yoğunluğun azalmasını sağlıyor ve ekonomik olarak daha avantajlı bir tercih yapmış oluyor. Kişinin bu bireysel tercihi daha sonra ülkeye başka bir avantaj daha sağlıyor. Bisiklete düzenli binen bir kişi daha az hastalanıyor, kalp ve şeker hastalığı riski yarı yarıya düşüyor. Bu demektir ki hastalığı tedavi süreçlerine odaklanan yatırımlar yerine hastalığa yakalanma riskini azaltan alternatifler yaratmak hem ülke hem de birey açısından ön plana çıkıyor.
1999’da kurulan ulusal konsey, beşer yıllık stratejiler hazırlıyor. Tüm ülke çapında ulaşım ve spor amaçlı bisiklet kullanımına destek ve teşviklerin koordinasyonu için çalışıyor. Strateji dökümanının içeriği kısaca bisiklet, Avustralya’ya ne kazandırıyor, son beş yılda nelere ulaşıldı, yeni vizyon nedir ve hedeflerin uygulanmasında yönetim ve denetim ne şekilde olacaktır.
Bu raporda benim en çok ilgimi çeken şey beş yıl içinde ülkede bisiklet kullanımı anlamında yaşanan değişiklikler ve bunların ölçümlenebilmiş olması.
Son 5 yılda bisiklete binen kişi sayısında %21 artış yaşanmış ve bisiklete binmek, yürüyüş aerobik ve yüzmeden sonra en popüler dördüncü spor haline gelmiş. İlk kez bisiklet satışları otomobil satış rakamlarını geçmiş. Bisikletle tatil yapmaktan bisiklet yolu yapımı için gerekli teknik bilgilerin paylaşıldığı ve benim bu değerli raporu bulduğum cycling resource center web sayfası, ayda 3000 kişi tarafından ziyaret edilmeye başlamış.
Sadece ulusal değil artık yerel yönetimlerin de yazılı bir bisiklet için plan ve stratejileri var. Kentsel ulaşım düzenlemelerine bisikleti entegre etmişler ve tüm bu çalışmaları diğer şehirlerle koordineli bir şekilde devam ettiriyorlar. Altyapı çalışmalarında daha hızlı kararlar alınmaya başlanmış. Trafik kazaları sırasında yaşanan bisikletli ölümlerinde %3 azalma yaşanmış ve yol güvenliği ile ilgili tedbirler arttırılmış. Bisiklete binmeyi teşvik edici kampanya sayıları arttırılmış (bike to work, car free day vb).
Hedef: Mevcut bisikletli sayısını 2016 yılına kadar iki katına çıkarmak. Bu hedefe ulaşmak için ise hükümeti, belediyeleri, sivil toplum kuruluşlarını, şirketleri, okulları ve klupleri çalışmalarına devam etmesi gerektiğini söylüyor ve bir action plan hazırlıyor. Herkesin üzerine düşen görevler belli; işverenler, çalışanlarının işe bisikletle gelmelerini teşvik için duş ve giyinme odaları sunmalı, okullar öğrenciler ve ailelerine bisikletli aktiviteler sunmalı, belediyeler bisiklet yolları ağını genişletmeli ve iyileştirmeli, bisikletin tanıtımı için bütçe yaratılmalı, bisikletin tercih edilmediği yerlerde nedeni öğrenilmeli ve buna göre çalışmalar yapılmalı, bisiklet kullanım eğitimi programlara dahil edilmeli, kazaların nedenleri araştırılmalı gibi liste uzayarak devam ediyor. Ancak Avustralyalılar, ne güzel iş çıkardık “yaptık bitti” demeyip kendilerini beş kişiden birinin işine bisikletle gittiği Danimarka’yı örnek almışlar ve aynı raporda bir sonraki beş yıl içinde ulaşmak istedikleri hedefleri listelemişler:
Tamam biz yapılması gerekenleri yazdık işimiz bitti demiyorlar ve bu sürecin yönetim ve denetimi konusunda da bilgi veriyorlar. Ulaşım, Çevre ve Sağlık bakanlıklarından yetkililerin, yerel yönetimden, bisiklet sanayinden, bisiklet derneklerinden temsilcilerin ve bağımsız gözlemcilerin olduğu bu komite yılda en az iki defa buluşuyor ve tüm sürecin raporlama ve değerlendirmesini düzenli olarak paylaşıyor.
Ülkemizde ne yazıkki buna benzer ulusal bir çalışma yok.
Kentsel Ulaşım Sempozyumu
Şehir plancıları odası tarafından organize edilen bir kentsel ulaşım sempozyumuna dinleyici olarak katılmış ve oda temsilcilerini dinlemiştim. Türkiye’nin heryerinde yanlış bir şehircilik politikası uygulandığını, bundan kendilerinin de memnun olmadıklarını söylemişlerdi. Kent insanını araç kullanımına özendirmek yerine caydırma politikası izlenilmeli denmişti. Bir şehirde 2,5 milyon ağaç kesilerek ve ülkenin ekonomik kaynakları kullanılarak devasa bir beton köprü yapılırken şehir plancılara danışanın olmadığını öğrenmiştim.
Neyse, Türkiye’de ulaşım üzerine beş yıllık ulusal bir stratejisi var mı diye aradım.
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2012-2016 için öngördüğü stratejik planını üşenmedim inceledim. 99 sayfalık belgede bir defa yaya bir defa da bisiklet kelimesi geçiyor. Ancak onlarca kez çevre dostu ulaşım kelimesi kullanılmış.
Ulaştırma Bakanlığı Stratejik planı 2009-2013, 136 sayfa, bisiklet kelimesi bir kez bile geçmiyor. 2014-2018 planında peki? Sıfır. Bisikletli Ulaşım Stratejisi yok.
Bir başbakanımız Almanyaya gitmiş,Almanlar soruyorlar:’Sizin planınız nedir,anlatırmısınız’.Cevap çok zekice.’Bizim planımız plansızlığımızdır’.Bu olay belki elli yıldan fazla oldu.Bu cevapla yalaka basınımız,siyasilerimiz ve insanımız övündü.Cevabın büyüklüğü,o partiye oy arttırdı…Tam Aziz Nesinlik olaylar.
Bisiklet konusundaki planlamamızda farklı değil.Adam bisiklete binmiyor ve saygı duymuyorki,planlamasında yer versin.Eşim Almanyada eğitim görmüş ve yaşamış birisi.Benim Mühendis olmam nedeniyle Antalya belediye yetkilileri ile toplandık yemekteyiz.Antalya daha çok küçük,sorunlar fazla değil,sağlıklı adımlar atmaya uygun.Eşim Antalya kenti planlarırken mutlaka bisiklet yolları,düşünülmeli,planlanmalı,bu çok önemli dedi ve yaşamından,Almanyadan,okuldan örnekler verdi…Anlamadılar,adeta dalga geçtiler.Bu insanlar kentin planlamasını ve uygulamasını yaptılar.Bu gün neredemiyiz.Yapmaya çalışsakta başaramıyoruz artık,çünkü kocaman bir kent yaratıldı,bisiklet yolu olmayan.Akaryakıttan alınan bunca yüksek vergi varken,Motorlu taşıtlardan devlet ekonomi yapıyorsa,bisikleti falan düşünmez…Çevreci,hassalığı olan duyarlı insanlarıda bu noktalara taşımamız çok zor,kadınımızın bile yaşamına özel hayatına erkekler karar veriyorsa plansızlık daha devam eder…Olumsuz bir yazı oldu ama,olumluda yazamadım. Pınar hanım,hep yanınızdayız,paylaşımlarını takip ediyoruz.Devam edeceğiz.Yılmıyacağız ama gerçekleride bilmek durumundayız. Saygı ve selamlarımla.