Milano’dan merhaba. İtalya’daki ilk corona virüs vakasından karantinaya kadar geçen dönemi bu yazımda bulabilirsin, karantinanın ilk 10 gününden notlar ise bu yazımda.
Bugün karantinanın 17 günü.
Beklediğimiz zirve, bizlere söylendiği gibi 18 Mart’ta yaşanmadı. O gün çok yüksek sayıda vaka ve ölüm haberi beklerken, sakinliğimi korumak için hem sabah hem de akşamüstü meditasyon yaptım, nefes al – nefes ver, nefes al-nefes ver.

Evde yiyecek birşey kalmadığı için erzak almaya gitmemiz gerekiyordu. Süpermarketlerde gereksiz kalabalık olmasın diye aynı aileden sadece bir kişinin alışveriş için evden çıkmasına izin veriliyor. Hem Paolo hem de ben evden birazcık da olsa çıkabilme fırsatını değerlendirmek istediğimiz çözüm olarak yazı tura attık. Haftanın şanslısı bendim, süpermarket kuyruk yoğunluğunu gösteren app’e baktım (trafikteki araç sayısına göre alternatif rota öneren uygulamalara artık ihtiyacımız yok, Milano’da kuyrukta bekleyen insan sayısına göre alternatif market sunan uygulamamız var) ve önerilen markete gittim.

Bomboş sokaklarda (korna sesi, motor sesi yok ama dakika başı ambulans sireni var), ıssız kaldırımlarda sağıma soluma şaşkınlıkla baka baka markete gittim, kapının önünde sıraya girip içeri girmeyi bekledim. Sessizlik içinde, kimse ile yanyana gelmemeye özen göstererek alışverişimi yapıp evde döndüm. Alışveriş listemde olan hiçbir şeyi bulamadım, raflarda talandan arta kalanları aldım. Bundan sonra liste yapmayacağım.

Eve döndüğümde radyoda (TV zaten izlemiyordum, şimdi para verseler açmam) Schengen ülkelerinin sınırlarını kapattığı haberi vardı. Sınırları kapatmak kolay, peki ya açmak? Hangi ülke sınırlarımı açıyorum deme cesareti gösterecek ve en önemlisi bu ne zaman olacak?
İtalya’da ölü sayısının 3000’i geçtiği haberi geldi. Peki ertesi gün vaka ve ölüm sayısında düşüş yaşanırsa umutlanabilir miydik?
19 Mart itibari ile virüsün neden Kuzey İtalya’da bu kadar can aldığı ile ilgili yorumlar yayınlanmaya başladı. Arkadaşlarım da bana sık sık ‘neden İtalya’da bu kadar çok ölüm var’ diye soruyorlardı. Farklı teoriler var ancak bunun gerçek nedenini öğrenebilecek miyiz bilmiyorum (en azından şu an bunun mümkün olmadığını düşünüyorum). Teorilerden en güçlü olanı İtalyan nüfusunun yaşlı olması (nüfusun %30’u 60 yaş ve üstü) ve yaşlıların kronik hastalıklarının olması. İkinci teori ise hava kirliliğinin virüsün yayılmasını hızlandırması. Avrupa’nın hava kirliliği oranı yüksek olan 100 şehrinden 24’ü İtalya’da. Milano ve çevresindeki bizler hava değil zehir soluyoruz. Dört yıl önce bu şehre taşındığımızda işe bisikletle gidip gelirken kullanmak için aldığım maskeyi kullanmayı çok sevmemiştim ancak şimdi bu maskeyi evden çöp atmaya çıkarken bile takmak zorunda kaldığıma inanamıyorum.
Bugün Münih’ye yaşayan arkadaşım Karola ile konuştuk. 10 hafta sonra bebeğini kucağına alacağı için sevinçli değil oldukça endişeliydi. Almanya’dan ilk vaka ve ölüm haberlerinin gelmesi ile birlikte panik başlamıştı. Karola hem hastanelerdeki virüs, hem de doğumdan sonra ne annesinin ne de akrabalarının onun yanına gelip yardımcı olamayacaklarını bildiği icin çok endişeliydi. Onu avutmak isterdim ama kelimeleri bulmakta zorlandım. Sonra Yunanistan’daki dostlarımızla konuştuk, onlar da evlerinde hükümetin bir sonraki talimatını bekliyorlardı. İspanya’daki arkadaşlarımız, İtalya’da bizim 3 hafta önce yaşadıklarımızı şimdi hızlandırılmış versiyonda deneyimledikleri için korku içindeydiler.

Bir kaç gündür Avrupa’da herkesin online çalışma ve eğitime geçmesi ile birlikte internet altyapısına fazla yüklenilmesi ile birlikte erişim yavaşlığı gündemde. Netflix’de film izlemiyoruz artık, ailelerimizle görüntülü görüşme yapabildiğimize şükrediyoruz.
Akşamüstü saat 18:00 sularında günlük vaka ve ölüm sayıları açıklanıyor. Sonra biz sırayla ailelerimizi arıyoruz. Ben bu aralar anne ve babama neşeli birşeyler anlatmakta zorlanıyorum. Türkiye’de pozitif vaka sayıları artarken annemlere çok dikkatli olmaları gerektiğini hatırlatıyorum. Ancak, biz bir ay önce nasılsak (bize birşey olmaz halleri), Türkiye’de şu anda öyle olduğunu görüyorum. Akşam akrabalarla yemek buluşmaları, haftasonu arkadaşlarla kahvaltı buluşmaları, AVM’de gezintiler devam ediyor. Ben ne kadar kimseyle yakınlaşmayın desem de sanki tanıdık insanlar virüs taşıyısıcı olamazmış gibi davranmaya devam ediliyor. Virüsü kapan insanlar yabancılardan değil, ailelerinin diğer bireylerinden kapıyorlar.
Gece yatma saati geldiğinde yatağa gitmemek için bahaneler üretiyorum. Uykuda olmak bugünlerde uyanık olmaktan çok farklı değil: rüyalarımda hastane, maskeli insanlar ve bomboş şehirler görüyorum.
21 Mart: İtalya’da ölü sayısı 4000’i, İspanya’da ise 1000’i geçti.
Beklenen zirveyi göremediğimiz, ölüm oranı da artarak devam ettiği için 22 Mart (bir günde 800+ ölü) akşamı başbakan yeni kararları açıkladı. Bireylerin sadece gerçekten gerekmedikçe sokağa çıkması kısıtlandı (ceza uygulanıyor), karantina 15 Nisan’a kadar uzatıldı. Gerçekten gerekli olmayan tüm üretim ve ticari aktiviteler durduruldu.

Bizim şirket, Bikenomist, iki ayrı ofisi olan (kira) on çalışanı ile ‘gereksiz aktivite’ listesinde. Çalışanlar iki buçuk haftadır evde ve evden sürdürebilecekleri projeleri yok. Acaba bizim şirket hiç bir geliri olmadan ne kadar süre dayanabilir?
Evdeki 3. pazartesiye artık sürekli online olmanın bana iyi gelmediğine emin olarak uyandım. Telefonu görüş mesafem dışında bir yere koyup sessize aldım. Haberleri radyodan dinliyorduk, artık sadece sabah 15 dakika açıyoruz, TV zaten kapalı.

Ben virüsü kapmamak için bana söylenen herşeyi yapıyorum, bundan daha fazlasını yapabileceğimi sanmıyorum. Karantina sonrasında, dünyanın ‘keçileri kaçırmamış’ insanlara ihtiyacı var. Eski hayatlarımıza geri dönmeyeceğiz, bu kesin. Yenisini ise birlikte yaratmamız gerekiyor, bu sefer belki de daha dikkatli ve daha az bencil bir şekilde. Ben kendimi korumak zorundayım, sadece virüsten değil, karamsarlık, umutsuzluk ama en çok da sahte haberlerden.
Yeni dünyayı birlikte inşa edeceğiz ve bence dayanışma kazanacak.
Pınar, aynen dediğin gibi “ bize birşey olmaz” mantığı hakim maalesef, yaşlılar ise zaten yaşadık ölürsek ölelim… Benim bugün 7. günüm evde tek başına, kir adım bile olsa dışarı çıkmadan… Evden online çalışıyorum ama ne kadar daha böyle devam edebiliriz bilemiyorum çünkü bizde de sigortacıların kapanan işyerlerinden olmaması nedeni ile devlet destek vermiyor, oysa evinizde kalın diyorlar, dünyanın düzeni eskisi gibi devam etmeyecek bundan eminim, sağlıvakla kalın
Pınarcım biz de iki haftadır evdeyiz ama maalesef ki halen olayın ciddiyetini anlamayıp gezen vatandaşlarımız var.
Ümidimizi yitirmeden üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor.
Güzel haberlerinizi almayı diliyoruz.
Sevgiler
Sinem