Cycling Industries Europe’un (CIE) yıllık toplantısı dün video konferans formatında yapıldı ve dünyanın her yerinden rahatlıkla izlenebildi.
CIE 2020 zirvesi, bisiklet endüstrisinin politikacılarla bir araya geldiği üst düzey bir siyasi etkinliktir. Zirvenin konusu bisiklet endüstrisinin Avrupa’da karbondan arındırılmış ulaşım için kilit bir rol taşıyor olmasıydı.
Cycling Industries Europe CEO’su Kevin Mayne, covid-19 öncesi hayata geri dönmenin artık mümkün olmadığını çünkü bunu artık hiç kimsenin istemediğini bir kaç kez tekrarladı. Şu anda klostrofobik bir hayat yaşıyoruz ve kimse artık kapalı bir kutuda yaşamak istemiyor: bir kutudan çıkıp, başka bir kutunun içinde işe gidip, farklı bir kutunun içinde çalışmak istemiyoruz.
Doğru, artık bir dönüm noktasındayız.
Covid sonrası şehirler?
Zirvenin ilk bölümünde, uzmanlar koronavirüs sonrası şehirlere yönelik görüşlerini sundular. Karantina sırasında dünyanın birçok yerinde hava kirliliği seviyelerinin düştüğünü ve doğanın muhteşem dönüşünü gördük.
Bütün bunları koruyabilecek miyiz? Peki ne yapmanız gerekiyor?
Uzmanlar, Paris belediyesinin post-covid planının örnek alınması gerektiğinin önemli altını çizdiler: bisiklet paylaşım sistemlerinin kentsel ulaşımın ayrılmaz bir parçasıdır ve e-bisikletlerin yaygın kullanımının kentsel ulaşımda değişim için önemli bir araç olduğunu belirttiler.
İkinci panelin odak noktası, bisikletli ulaşımın yaygınlaşması için gerekli olan inovasyon ve finansal yatırım idi. Bazı önemli noktalar:
- inovatif şirketler için EASME’nin (küçük ve orta ölçekli işletmeler için yürütme ajansı) finansman fırsatını kullanmak;
- bisikleti kentsel ulaşımın kalbine yerleştirerek multimodal sistemler oluşturmak;
- bisiklet sektöründe faaliyet gösteren yenilikçi şirketlere yatırım yapmak
Şüphesiz pandemik krizin üstesinden geleceğiz, ancak hala bir an önce önlem almamız gereken acil durumlarımız var: göç ile birlikte nufüs yoğunluğu artan şehirlerde ulaşım, kamusal alan paylaşımı, hava kirliliği, hareketsizliğe bağlı yaşanan erken ölümler, trafik kazalarında yaşanan ölümler. Ve tabi “fiziksel mesafeli” bir yaşam ve iklim değişikliği var.
80 milyon nüfuslu ülkemizin yüzde 2.9’unun (2.4 milyon) beden kitle indeksi 40’ın üstünde. Obez nüfusumuz 7.5 milyon.
Ülkemizde her yıl 7000 kişi trafik kazalarında hayatını kaybederken yaklaşık dört yüzbin kişi yaralanıyor.
Türkiye’de her yüzbin ölümün 44’ü hava kirliliği nedenli. Hava kirliliği nedeniyle en fazla ölümün yaşandığı ilk üç il İstanbul, Bursa ve Ankara. Türkiye’de 2017’de hava kirliliği, trafik kazalarının yedi katı can aldı.
Bizler alışkanlıklarımızı değiştirerek erken ölümlerin önüne geçebiliriz.
Bugünlerde uygulamaya alınacak geçici çözümler daha sürdürülebilir bir yaşam sağlamak için kalıcı hale gelmelidir. Bisikletli ulaşım yaygınlaştırılmalı, ebike paylaşım sistemleri hayata geçirilmeli, teknolojik gelişmelerden yararlanmalı, mikro hareketlilik araçları kentsel ulaşım planına dahil edilmeli.
Son iki ay boyunca bizler evlerimize kapandık, peki belediyeler şehirlerimizi, sokaklarımızı, kaldırımlarımızı, yollarımızı post-covid’e hazırladılar mı? Şu anda ulaşım için alternatifler yaratmanın tam zamanı, çünkü aksi takdirde hepimiz daha iyi bir hayat yaşama fırsatını kaçıracağız.
Şehirler bu anı kentsel hareketliliği yeniden tasarlamak için kullanmazlarsa, daha önce yaşadığımız hayatın çok daha kötü bir versiyonuna döneceğiz.
Bu yazımın orijinali Bikeitalia.it‘de yayınlandı.