Hülya Koç ‘un kitabını Google’da kısa bir araştırmanın sonunda nadir kitaplar sitesinde buldum. Ertesi gün elimdeydi ve ben kitabı bir çırbıda okuyup bitirdim. 1995 yılında Hülya Koç “dünya üzerinde yaşayan türünün yaşam biçimlerini görme arzusu” ile Güney Amerika’nın tamamını tek başına bisikleti ile gezdi. Etrafındaki herkes ona gitmemesini ve yapmamasını söylerken, o “istediğini yapmayı” seçti; çünkü hayata bakış açısı öyleydi ve taviz veremezdi.
“İnsanlar seçimleriyle, birçok seçenekten mahrum kalırlar. Günümüzde, kavram kargaşası içindeki yeni dünya düzeninin insanı, zaman zaman şartlanmalar ve zorlamalar, bazen de yanılgılar nedeniyle yaptıkları seçimlerden mutsuz olurlar. Doğru seçimi, ancak kendini iyi tanıyarak seçer kişi.” Hülya Koç, kendini tanıma yolunda çıkmıştı bu yolculuğa; daha sonra doğru seçimler yapabilmek için…
Hülya Koç hakkında eski bir kaç gazete reportajının dışında ne yazıkki güncel bilgiye ulaşamamıştım. 1995 yılında tek başına bir kadın koskocaman bir kıtada onlarca ülkede bisikletle gezdikten sonra neler yapmış, “normal hayata” nasıl tutunabilmişti çok merak ediyordum.
1991’de İzmir’den Marmaris’e uzanan ilk bisiklet turundan sonra 1993’te İran, Pakistan, Hindistan, Nepal’i bisikletle keşfetti. 1995’te 11 ayda Kolombiya’dan Patagonya’ya Güney Amerika’yı bisikletle gezdi. Döndükten kısa bir süre sonra 1997’de yine bisikletle tek başına Güney Afrika’dan Mısır’a Afrika’yı boydan boya bisikletle geçti.
Bir dedektif gibi google’da araştırmalarıma devam ettim ve evlendikten sonra aldığı soyismini bulmamla Hülya Koç’un yaşadığı yeri keşfedebildim.
2000 yılında Londra’ya yerleşmiş ve eşi Eric Rousseau ile Belle Epoque adlı bir pastane işletiyor.
Hülya Koç bir roportajında gençlere bir mesaj iletmiş, ben de aynısını buraya yazıyorum çünkü sonuna kadar destekliyorum: “Ebeveynlerin korkularının sizi kelepçelemesine izin vermeyin. Onlar tanımadıklarını düşman kabul edebilir, size zarar vereceğini düşünebilir. İhtiyatı elden bırakmayın, yola çıkmadan gideceğiniz yerler hakkında araştırma yapın ve sonra dünyayı keşfetme özgürlüğünüzü sonuna kadar kullanın.”
araştır, keşfet, yaşa…
Pınar, bir kez daha yolum bloguna düştü. Yakın zamanda peşine düştüğüm bisikletle dünya turu rotamın ilk önemli kısmını Afrika oluşturacak gibi. Bakalım ben Hülya Koç’un kitabında neler bulacağım? Ben de webde çok fazla birşey bulamadım. Neden Afrika, hiç bilmiyorum. Sanırım zoru seviyorum. İlk bloguna yorum bırakmaya başladığımda Norveç planları yapıyordum. Bisiklet sürdüğüm altı gün süresince, zaman zaman yetişememe korkusu yaşasam da 500 km’lik yolun sonunda Bergen’den Egersund’a ulaştım. Şimdi de hedefim dünya turu. Ve yine buradayım.
Merhaba Kadir, sanırım Afrika konusunda Gürkan Genç’in izlenimlerini referans almamız gerekecek çünkü Hülya Koç Afrika seyahati ile ilgili izlenimlerini yayınlamadı. Kendisi ile bir gün Londra’daki pastanesine gidip tanışmayı çok istiyorum. Belki benden önce senin yolun düşer. Her yolculuğun, dış dünyaya olduğu kadar insanın iç dünyasının derinliklerine de yaptığını anladığımdan beri benim için her yola çıkış ve yolda olma hali daha değerli. yol seni nereye götürürse götürsün şimdiden iyi yolculuklar, Pınar