Dünyanın en prestijli ve önemli bisiklet konferansı Velo-City’nin ev sahipliğini yapan şehir 2022 yılında Slovenya’nın başkenti Lübliyana oldu.
14-17 Haziran tarihlerinde gerçekleşen konferansa 52 ülkeden 1300 kişi katıldı. Katılımcılar bakanlık, valilik, belediye gibi kurumlardan ve özel sektörden servis ve ürün sağlayıcılar bulunuyordu ayrıca dernek temsilcileri de bu yıl yine hem konuşmacılar hem de katılımcılar arasında yer aldılar.
1980’den bugüne Velo-city Konferansı
1980 yılında ilk kez Bremen’de yapılan ve ECF (European Cyclists’ Federation) tarafından her yıl başka bir şehirde gerçekleştirilmesi sağlanan uluslararası bisiklet zirvesinin katılımcıları başlangıçta çoğunlukla bisiklet aktivistleri ve hak savunuculuğu yapan derneklerdi. Günümüzde ise Velo-city konferansını, bisiklet kullanımının yaygınlaşması için politika geliştiren, iletişim kampanyaları yürüten, şehirlerde sürdürülebilir hareketlilik çözümleri sağlayan kurum, firma ve dernekleri bir araya getiren profesyonel bir network buluşması olarak tanımlayabiliriz. Velo-city, yerel, bölgesel ve ulusal makamlardan paydaşlar, politikacılar, akademisyenler, danışmanlar, sanayiciler ve bisiklet kullanıcıları gibi kişilerden oluşan bir forumdur ve bu foruma katılan kişilerin bilgi ve deneyimleri bu konferansın başarısına katkı sunmaktadır.
Velo-city Konferansına katılım, bir şehrin bisiklet kullanımını geliştirmek için sürekli ve kalıcı çabalar gösterdiğinin somut kanıtıdır.
Velo-city 2022, Lübliyana değişime pedal çeviriyor
Bu yıl konferansın açılışını ev sahibi Lübliyana’nın Belediye Başkanı Zoran Jankoviç yaptı ve kentin kısa bir sürede nasıl yaya ve bisiklet dostu merkeze dönüştüğünü aktardı. Değişimin her zaman, her yerde direnişle karşılaştığını hatırlattı ve “bisikletli ulaşım ilgili önyargıları değiştirmek için çok çalıştık ve bunu başardık. Daha fazla insanı bisiklete binmeye ve başkenti çevresindeki belediyelerle bisiklet yolları ağı ile bağlamaya devam ediyoruz” diye ekledi.
Efsanevi Danimarkalı mimar ve kentsel tasarım profesörü Jan Gehl sahneye alkış ve tezahürat ile çıktığında şehir plancılarının akıllarında tutması gereken önemli bir bilgi verdi: “Bisiklet bazen A’dan B’ye gitmekle ilgilidir. Ama her zaman insanlarla ilgilidir.” Kentlerde yaşayan 65 yaş üstü nüfusunun yaya ve bisikletli ulaşıma özendirilmesinin sağlıklı bir yaşam ve hayat kalitesi için önemini hatırlattı.
Bisiklet Aktivizmi gezegeni kurtarabilir mi? Evet, bunun olabileceğini daha önce gördüm ve mükemmel sonuçlarını bizzat yaşadım.
Jan Gehl, Mimar ve Kentsel Tasarım Profesörü, Gehl Architects
Konferansın açılış panelinin son konuğu IDTP – Ulaştırma ve Kalkınma Politikası Enstitüsü CEO’su Heather Thompson, bisiklet kullanıcıları arasındaki cinsiyet dengesizliğini ele alma ve bisiklete binmeyi çocuklardan yaşlılara herkes için erişilebilir hale getirme ihtiyacının altını çizerek, “Birçok şehirde bisiklet kullanıcılarının %80-90’ı erkek – bu kişisel bir seçim değil, yetersiz altyapının bir sonucudur.”
Velo-city 2022’den Notlar
Konferans programı 6 farklı salonda eş zamanlı yapılan panellerle dolu doluydu: bisikletli ulaşım, bisiklet turizmi, mikro-lojistik, kentsel tasarım, bisiklet ve cargo bike paylaşımı gibi farklı temalarda konuların uzmanları sahnelerde yerlerini aldılar.
Konferansın bu yıl 150 konuşmacısı son yıllarda yaşadığımız değişime “pedal çevirmenin” ya da kısacası ayak uydurmanın çözümlerini tartıştılar. Dört gün süren Velo-city konferansının macro trendlerini altı başlıkta toplayabiliriz.
- Bisikletli ulaşım, ulaştırma segmentinde değil enerji verimliliği ve iklim değişikliği odağında değerlendirdi.
Bugüne kadar Velo-city konferanslarında bisiklet, ulaşım ve hareketlilik ağının bir parçası olarak değerlendiriliyordu. Bugün, küresel ısınma ve Rusya-Ukrayna savaşının ortasında bisiklet, iklim değişikliği ve enerji verimliliği yönetiminde önemli bir araç olarak değerlendiriliyor.
Avusturya’dan Klimaktiv inisiyatifi bence bu durumu en hızlı anlayan ve aksiyon alanlardan kurumlardan birisi. Konferansa katılan oldukça kalabalık bir heyet yeni kurulan İklim Koruma, Çevre, Enerji, Ulaşım, İnovasyon ve Teknoloji Bakanlığı’ndan geliyor ve tüm bu konuları aynı bakanlık bünyesinde toplamanın planlama ve aksiyon almada kolaylık sağladığına değiniyordu.
Bakanlıkları birbirlerinden tamamıyla ayırıp sonra da onlardan birlikte çalışmalarını beklemek sanki artık öyle çok da geçerli ve gerçekçi bir yaklaşım değilmiş gibi bir yaklaşım var. Ortak bir hedef seçtikten sonra bakanlıkların birlikte çalışmaları için uygun ortamların ve şartların oluşturulması gerekiyor. Belçika’nın ilk ulusal bisikletli ulaşım planı, ulaştırma bakanlığı tarafından değil tüm bakanlıkların ortak çalışmalarının bir sonucu olarak yayınlandı. Ulusal plan 52 maddeden oluşuyor ve hepsi ölçülebilir hedefler içeriyor. Dökümana savunma bakanlığından sağlık bakanlığına kadar her kurumun ihtiyaç, talep ve görevleri eklenmiş, dolayısıyla bisiklet, kışlaların lojistik ve hareketlilik çözümü bisiklet olarak da polislerin ulaşım aracı olarak da sağlık bakanlığı personeli için bisiklet kullanımını yaygınlaştırma programlarını kapsıyor.
Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle yaşanan ve yaşanacak olan petrol tedarik sıkıntısına yaya/bisiklet ve toplu ulaşım bir çözüm olarak görülüyor ve bu vizyona sahip bakanlıklar tarafından gerekli aksiyonlar alınıyor.

Kısaca, bu gelişmeleri Cycling UK’in Coop26’da kullandığı kampanya sloganının somut etkileri olarak değerlendirebiliriz: This machine fights climate change (Bu makine iklim değişikliğiyle mücadele ediyor).
- Ulaşım değil hareketlilik.
Bu seneye kadar Velo-city konferansında sık sık Hollanda ve Danimarka ekollerinin artı ve eksileri tartışılıyordu. Hollanda yollarda genel olarak araç trafiğini sınırlandırıp, hız limitlerini düşürürken, Danimarka motorlu taşıt ve bisiklet yollarını birbirinden bariyerle ayıran altyapı çözümlerini seçiyordu. Şehir plancıları bu iki farklı modeli teoride ve pratikte tartışırken, yere çizilen bir beyaz çizgi ile ayrılan şeridin bisiklet yolu olup olmadığı günlerce tartışılıyor ve bu bisiklet şeritlerinin bisiklet kullanımını yaygınlaştırma potansiyeli inceleniyordu.
Bugün artık bu bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkmıyor. Şehirlerimize elektrikli scooterların girmesi ile sokakların her tip ulaşım aracına göre şeritlere ayrılmasının mümkün olmadığı kısa sürede anlaşıldı ve hız limitlerinin düşürülmesi ile herkes için güvenli hareketlilik alanı yaratabileceği netleşti.
Artık çalışmaların ve çalıştayların odak noktası vatandaşları araba kullanmamaları konusunda nasıl ikna edebiliriz. Her sokağa bisiklet yolu yapılamayacağına göre otomobil kullanımını sınırlandırmak ve hız limitlerini düşürmek gerekiyor. Bu değişim sadece ceza ile sağlanamayacağı için toplumsal bir alışkanlık değişimine yatırım yapılması çok önemli.
Peki bu değişim nasıl sağlanabilir?
Bakanlık ve belediyede çalışan ilgili kişileri Utrecht, Groningen, Helsinki, Zürih, Londra ve Paris gibi şehirlerin kolaylıkla erişilebilen strateji ve aksiyon planlarını okumaya davet ediyorum.

- Değişimin anahtarı: cargo bike
Dörtlüleri yakıp kaldırıma, bisiklet yoluna veya ikinci şeride park eden kargo şirketlerinin araçları sadece İstanbul’da değil tüm şehirlerde bir problem. Avrupa’daki diğer şehirler ile aramızdaki tek fark, bu şehirlerin lojistik şirketlerinin kent içi sevkiyatta cargo bike kullanmaları için pilot projelerini tamamlamış olmaları ve şu anda daha çok kişiye istihdam imkanı sunarak daha temiz ve hızlı sevkiyat programlarına geçiş yapıyor olmaları.
Bu bahsettiğimiz ‘kamyondan – bisiklete’ geçiş elbette bir haftada olmuyor. Önce (yine bu konferansın daha önceki yıllarda tanıtılan AB projeleri aracılığı ile) deneme projeleri için kaynak sağlanıyor sonra kullanım alanları ve paydaşlar belirleniyor, şahıs ve şirketlere ücretsiz kiralama yapılıyor ve bir süre sonra bu geçici projeler kalıcı olarak hayata geçiriliyor. Bulgaristan, Polonya ve Romanya’da bu programlar sayesinde doğan micro mobility şirketleri elektrikli cargo bike sayesinde yepyeni iş imkanları sağlandı.
- Bisikletli ulaşım senaryosunda hep daha fazla kadın var.
Konferansın üçüncü gününde sahnede dört kadın var: European Cyclists’ Federation’ın CEO’su Jill Warren, ADFC (250 bin üyesi olan Alman Bisiklet Derneği) başkanı Ann-Kathrin Schneider, Cycling UK’in CEO’su Sarah Mitchell ve Hollanda senato üyesi Saskia Kluit. Erkek egemen bisiklet sektöründe, bisiklet hak savunuculuğu yapan kurumların başındaki yöneticilerin kadın olması, bisiklete yaklaşımın da değiştiğinin bir kanıtı. Kadın yöneticiler, kurumlarının misyonlarının değişen dünya dinamiklerine göre nasıl dönüştüğünü ve adapte olduklarını aktardılar. Kurulduğu günden beri İngiliz bisiklet derneğinin amacı bisikletli ulaşım yapısı talep etmekti, ancak ingiliz hükümeti yaya ve bisikletli ulaşım için 2 Milyar pound ayırdığını açıkladıktan sonra dernek de misyonunu ‘bisiklet kullanımını yaygınlaştırmak’ olarak güncelledi. İngiltere’nin hedefi 2030’a kadar şehirlerdeki ulaşımın %50’sinin yaya ve bisikletle sağlanması ve bu hedefe ancak herkes birlikte çalışırsa ulaşılabilir.
- Bisiklet üreticileri sadece satış yapma derdinde.
Bisiklet üreticileri ve bisiklet markaları hala bisiklet kullanımını yaygınlaştırmak için çalışmak yerine bisiklet satmaya odaklanıyor, ancak bisiklet öyle kendi kendini satan ekmek gibi esas gıda malzemesi değil.
Bisiklet üreticisi firmaların ortak projeleri olmadığı gibi dernekler tarafından geliştirilen kampanya ve projelere de maddi destek sunmuyorlar. Bisiklet dernekleri üye aidatları ile hayatta kalma savaşı veriyor ancak bisiklet markalarının tek derdi logosunun afişlerde üstte mi altta mı olduğu.
Trafiğin korkunç seviyelere ulaştığı şehirlerimizde, çocuklar bugün bisiklete binemez ise onların yetişkin yaşlarda bisiklete binmesini beklemek sizce de biraz ütopik değil mi?Bugün çocuk ve gençlerin bisiklete binmesi için birşey yapmayan markalar gelecekte kime bisiklet satmayı planlıyorlar?
6- Bisiklet turizminin hızlı yükselişi.
Eurovelo bisiklet rotaları ağının ekonomik katkılarının istatistik veri ile desteklenerek sunulmasının yanısıra yanı sıra bu senenin önemli konularından birisi kırsal turizm idi. Bisiklet yolları olmayan, ekonomik olarak daha az gelişmiş bölgelerdeki köy yollarının haritalandırılarak bisiklet turizmine açıldığını Slovenya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti başarı hikayeleri ile aktardılar.
Ben son iki yıldır iletişim danışmanı olarak yer aldığım bir projeyi nasıl hayata geçirdiğimizi aktardım. İtalya’nın mafyası ile anılan Calabria bölgesi, kuzeyden güneye 560 km uzunlukta, araç trafiğinin çok az olduğu yolları tabelalandırarak bir bisiklet rotası oluşturdu. Pandemi nedeniyle yurt dışına gidemeyen maceraperest İtalyanlar bölgeye akın etti ve kısa sürede rota üzerinde ev pansiyonlar, bisiklet kiralama noktaları, araç ile transfer servisi, iki kültür festivali ve onlarca lokanta işletmesi doğdu.
Velo-City’ye Türkiye’den kim katılıyor?
Velo-city’e ilk kez 2013 yılında katıldım ve her konferans sonrası notlarımı www.bisikletizm.com’da paylaştım. Velo-city Konferansı, geleceğin şehirlerini oluşturmanın formülünü öğrenebileceğimiz hızlandırılmış bir masterclass eğitim programı gibidir. Konferansa bakanlık ve belediyelerden katılım olmasını çok istedim ve dillendirdim.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da konferansa Enerji Verimliliği ve Çevre Koruma Derneği ENVERÇEVKO temsilcileri katıldılar ayrıca bu yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bisiklet masasında görevli çalışanları katılımcılar arasındaydı.

Son iki yıldır Türkiye’nin turizm markası olarak tanıtılması ve geliştirilmesi için pazarlama ve iletişim çalışmaları yürüten TGA – Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı sponsor olarak katılıyor ve expo alanında bulunan standında bisiklet turizmi rotalarını tanıtıyor.
Karayolları Trafik Yönetmeliği, 16 Ağustos 2022’de Resmi Gazete’de yayınlanan düzenleme ile birlikte değiştirildi. Burada yeni toplu taşıma kurallarından motosiklet, bisiklet ve elektrikli scooter kullanımına kadar birçok detaya yer verildi. Yönetmeliğin “taşıt” kısmına “Bisiklet, elektrikli bisiklet, elektrikli skuter, motorlu bisiklet ve motosiklet” şeklinde ibarelerin eklenmesi olumlu bir gelişme ancak bisiklet kullanıcılarına kask ve reflektif yelek giyme zorunluluğu getirilmesi bisiklet kazalarını önlemek için bir çözüm değil, bisiklet kullanımının yaygınlaşmasını sağlamaya bir engeldir. Bu ve bunun gibi kuralların yönetmeliklere eklenmesi için uğraşan Bisikletliler Derneği başkanının, bugüne kadar katıldığı Velo-city Konferans sunumlarını gerçekten anlamamış olduğunu görüyorum. Dünyada hiç bir şehri bisiklet kaskı ve reflektör yelek ile bisiklet kullanımını yaygınlaştırmayı başaramamıştır.
İlham veren bir kaç doküman ve proje hakkında bilgi ve link:
Utrecht ulaşım master planı 2040 için tıklayın.
Groningen belediyesi kamusal alan tasarım rehberi, ingilizce doc için tıklayın.
Sağlıklı şehirlerle ilgili proje örnekleri ve raporlar için urbanome.eu
Viyana Bike-Champ projesi için www.diestadtunddu.at
Macaristan’da okullarda bisikletli ulaşım için kullanılan online eğitim platformu: safe4cycle2.com
Her daim bir şeyler öğrenebileceğimiz Amsterdam ( çünkü bizden bir kaç yüzyıl ileride): bikecity.amsterdam.nl/en
Bugüne kadar yapılan ülke çapında en iyi bisiklet rotaları websitesi İsviçre’ye ait, Slovenya hızla ona yetişmeye çalışıyor. Bölgesel seviyede ise İtalya’dan Calabria’nın websitesi örnek alınabilecek bir yapıya sahip: www.cicloviaparchicalabria.it
Velo-city 2023 yılında 9-12 Mayıs tarihlerinde Almanya’nın Leipzig şehrinde yapılacak. Orada görüşmek üzere!