28 Yıllık kurumsal çalışma hayatımı sonlandırdıktan sonraki ilk günümde 10 Temmuz gidişli Paris biletimi aldım. İlk hedef olarak arkadaşlarımla birlikte Paris’ten Basel’e kadar sürme hedefini belirledim. Öncelikle tur bisikletçisi olma yolunda hazırlıklar yapmam gerekiyordu; tura uygun yeni bir bisiklet ve kamp malzemelerimi almam, çadırlı kamp yapma konusunda deneyim yaşamam, bisiklet sürüşünde uzun yol yapma, rampaları çıkma konularında becerilerimi geliştirmem gerekiyordu. Hazırlık dönemim Nisan-Temmuz ayları arasındaki süreçte
haftasonu tatillerimi bisiklet sürmeye, uzun yol yapmaya, rampa çıkmaya ayırdım. Deneyimli bir arkadaşımla kendime uzun tur yapabileceğim yeni bir bisiklet ve tüm eşyamı yanımda bisiklet üzerinde taşıyacağım için çanta, ayrıca eksik kamp ekipmanlarımı aldım, haftasonu yaptığım turlara yeni bisikletimle bagajlarımı doldurarak, ağırlıkla sürdüm. Tur öncesinde Yalova Kapılıçınar’da ve İznik Gölü çevresinde sürüş ve kamp yaptım. Hazırlık dönemi benim için keyifli ve verimli geçti. Bu dönemde bisiklet ve sürüş konusunda yapabileceğim en iyi performansı göstermek üzere beden, ruh ve zihin uyumunu sağlamaya çalıştım.
Bisiklet Turu Başlangıcı
Bisikletle uçak yolculuklarında gerekli prosedürleri tamamladık; bisikletimiz olduğunu önceden uçak firmasına bildirdik, bisiklet ve bagajlarımızı kutulattık. 8:05 Uçuşumuza göre sabah çok erken saatte havaalanına ulaşıp, tüm bagaj ve biletleme işlemlerimizi tamamladık. İlk yurtdışı ve uzun turum olması sebebiyle son derece meraklı ve heyecanla biran önce Paris’e varma isteğimle uçağımıza yerleştik, uçuş boyunca görevli hostesle turumuz hakkında sohbet ettik, bizi merakla dinledi ve önceden tebrik etti. Paris’te bizden önce Bükreş’ ten itibaren süren ve bizi Paris’te Seine nehri kenarında konaklayacağımız kampta bekleyen iki grup üyesi daha vardı, Paris havaalanına indikten sonra bisiklet kutularımızın ve bagajlarımızın çıkışını sorunsuz şekilde halledip, bisikletlerin kutulardan çıkışı ve deneyimli arkadaşımız tarafından tekrar montajlanmasını ara yardımlarımızla bekledik.
Bisikletlerimizin montajlanması tamamlanınca yüklerimizi yerleştirerek, havaalanından itibaren diğer arkadaşlarımızla buluşmak ve kamp yerimize ulaşmak üzere sürmeye başladık.
Aylarca uğruna hazırlık yaptığım ve merakla beklediğim maceram başlamıştı, yabancı bir ülkenin şehir ve trafiğine alışma sürecinde hafif bir panik hissiyle bisiklet ve üzerindeki yükümle uyumlanmaya çalıştım. Çadırlarımız, malzemelerimiz, tüm kişisel eşyalarımız bisiklet üstünde olması nedeniyle aylar öncesinde her eşyanın gram ağırlığı bizim için önemliydi, grup içinde ön bagajı olmayan ve en hafif ağırlığı olan bendim. Tura 18, 5 kilo yük ağırlığıyla başladım, tur boyunca taşıdığımız sularla 20 kiloyu biraz geçen ağırlık zaman içinde normal kabul edilebilir ve hatta onsuz bisikletimi boş hissedeceğim bir hal aldı. Tur boyunca dengeli ve kontrollü, emniyetli sürüş için grubun mesafe olarak gerisinde kalmak pahasına ilk yarım saatimi bisikletim ve yükümle zihinsel uyumlanma sürecine ayırdım.
Fransa İlk Yurtdışı Bisiklet Tur Deneyimi için Doğru Ülke
Havaalanından başlayıp, 1,5 saat Seine Nehri kenarındaki kampımıza kadar sürede bazen araç yolu, bazen bisiklet yolundan ilerlerken dikkatimi bisiklet ve doğru sürüşe vererek, bir taraftan hep merak ettiğim ve hayalimde canlandırıp, içinde bulunma şansı bulunduğum büyülü şehre göz atıyordum, yollarına, yürüyen insanlarına, binalarına…Kampa doğru oldukça yeşillik ve ormanlık diyebileceğim bir alana geldik, şehirden sadece 8 km uzakta bir ormanla karşılaştık. Trafikte dikkatimi çeken şey araç sürücülerinin bisikletlilere yaklaşmamaları, yol vermeleri, hatta bazen yol vermemize karşın durmaları ve ilerlememizi beklemeleri oldu. Bisiklet yolu olmayan durumlarda araç sürücülerinin farkındalıklı yaklaşımı ağır yüklerimizle sürüşümüzü oldukça rahatlattı. 10 Temmuz’da başlayan turumuz tesadüf olarak France de Tour zamanına denk geldi, şehirde yarış bisikletçisine benzer çok bisikletliyle karşılaştık. Kampa kadar geçen sürede grubumuzun başından iki kez sağ şeridi aşmamam konusunda ciddi ayar aldıktan sonra kendime emniyetli sürüş konusunda sıkı bir tembih çektim. Turumuzun Fransa bölümünde şehiriçi ve dışı yollarda araç yolunda bulunduğumuz süre boyunca araç sürücülerinin saygılı ve bilinçli davranışı karşısında çoğunlukla kendimi güvende hissettirdi. Şehir dışı araç yollarında araç sürücülerinden bazen tezahürat ve tebrik kornaları, bazen alkışlar aldık. Bisiklete ve bisikletlilere sempati ve saygı duyan bir ülke olması, ilk turumda benim için büyük şans oldu.
Fransa; Tarih, Sanat, Mimari, Çiçek ve Spor Kent
Paris’e gitmeden önce özellikle gezilecek ve görülecek yerler hakkında her gezi öncesi yaptığım gibi araştırma ve çalışma yaptım, kendime kısa notlar aldım, telefonuma haritaları yükledim, gezilmesi ve görülmesi gereken yerlerin hepsini kafamda canlandırdım. Paris benim için tarihi, devrimi, sanat ve aşkı simgeliyordu; turumuzun ilk gününü Paris’e dolaşmaya ayırdık. Eyfel Kulesi, Notre Dame, Louvre Müzesi, Opera Binası, Mirebeau Köprüsü, Bastille ve Republique’ i harita ve navigasyon aracılığı ile bularak gezdik. Şehrin tarihi dokusunu koruması, bahçelerin ve yeşilliklerin bakımı, her detayda çiçeklendirmeye önem vermeleri gözden kaçılmaz, bizi neşelendiren, mutlu eden bir detay oldu.
Ayrıca yeşillikler üzerinde ülkemizde yaygın olduğu üzere mangal yapılmaması, çöp ve çekirdek kabuklarıyla kirletilmemesi takdire şayan bir durum olarak aklıma yerleşti. Yeşilliklerin üzerinde gencinden yaşlısına günün her saatinde spor, yoga ve meditasyon yapan insanları görmek bana ayrı mutluluk verdi. Bazen yazlık tayyör giymiş veya kırmızı elbise, topuklu ayakkabı ile bisiklet süren çok şık kadınlara rastladım. Bu görüntüler kafamda keşke bizim ülkemiz de böyle olsa düşüncesini çağrıştırdı. Sabah erken saatte Paris’i keşfe çıktığımız sabah şehrin herhangi bir yeşil alanında bireysel olarak sabah jimnastiğini yapan genç, yaşlı çok sayıda insanı, bisikletle gezen ya da işine, alışverişine giden bisikletlileri, bizim gibi gezgin turcuları, öğlen saatlerinde turist kalabalığının yoğun olduğu saatlerde parkın yeşilliği üzerinde meditasyon yapanları, şehrin orman yollarında ailece 3- 70 yaş arası ailece süren bisikletlileri gözlemleme şansını bulduk.
Fransa Bisiklet Turu: Masal Kasabalar ve Köyler
Turumuz boyunca 25 gün, 13 farklı kasaba ve şehir gezdik. Basel’e kadar bisikletle şehir içi turlarla birlikte 780 km yol yaptık. Paris dışına çıktığımızda köy, kasaba ve şehirlerin ortak özelliği bina ve mimarilerinde tarihi yapılarını korumaları, asma köprü, ev, sokak detaylarının çiçeklendirilmesi ve peysajı gözümün önünden gitmeyecek güzellikte hatıra oldu. Özellikle Seine Port Sur Loire, Briare, La Charite Sur Loire ‘a girerken kendimi masal kentine girer gibi hissettim, çiçeklerle bezenmiş asma köprü, köprünün rampa kısmı biterken uzak manzara silüetinde görünmeye başlayan mimarinin uç noktaları içimde hep ‘iyi ki gelmişim, ne şanslıyım’ hissini uyandırdı ve o günün yorgunluğunu mutluluğa çevirdi. Çevrelerini bu derece güzelleştiren insanlar çevrelerine, tarihlerine karşı sevgi dolu oldukları hissini yaşattı.
Sürüş yaptığımız yol boyunca tüm şehir ve kasabalar ayrı güzellikteydi. Paris’ ten sonra bende en çok iz bırakan yerlerin başında ‘’ La Charite sur Loire’’oldu. 12. Yüzyılın tarihi yapısını koruyan şehir, Unesco’ nun 1998 yılında ilan ettiği üzere Dünya Mirası listesinde yer almakta. Benim için kişisel ayrı bir önemi vardı, Shirley Mac Laine’ nin ‘Kamino’ kitabını okuduktan ve ‘Yol’ filmini izledikten sonra Kamino, diğer adıyla Santiago de Compostela Camino yolunda yürüme hayalim uzun yıllardır vardı.
Santiago yolu üstünde bulunan bu şehirde bisikletle gezerek konaklamanın benim için ayrı bir yeri oldu.
‘’Nevers’’ sanat ve tarih dolu bir kasaba, 11. Yüzyıl tarihi yapısını ve sanatsal eserlerini korumaya devam ediyor, şapel, kilise, evleri ile şiirsel ve masalsı duruyor. Kampımızın nehir kenarında olmasına ayrı sevindim, çadırımı tam olarak nehir kenarına kurdum, doğal ortamlarında mutlu yüzen kuğu ve ördekleri, sabah uyandığımda ise sudan göğe doğru yükselen ve ilk kez karşılaştığım helezonik doğal su dansını hayranlıkla seyrettim.
‘’Autun” katedrali, çiçek detaylarıyla bezenmiş sokakları ile bol turist içeren bir şehir. Bu şehri olumlu kılan başka unsur Türk cafesi yanında toplanan ve Fransa’da yaşayan Türkler oldu. Cafe sahibi bizi evinde ağırlar gibi ağırladı, ikramları karşılığı ödeme talebimizi reddetti, yol haritamızla ilgili bizi çok aydınlattı ve yardımcı oldu.
‘’Besancon” yine Dünya Mirası listesinde yer alan bir şehir. Şehre girmeden önce büyük surlarını ve kalesini büyük yükseltide görebiliyorsunuz. Şehir tarihi yapısını aynen koruyor. Bu defa nehir kenarından 1,5 saatlik yürüyüşle şehri keşfe çıktık, parklardan, tarihi yapılardan geçerek, şehrin kalabalığına karıştık.
Eurovelo 6 Bisiklet Yolu
Paris-Basel arası 780 km’lik turumuzun ilk bir haftası araç yolundan oldu, ikinci haftada Eurovelo 6 bisiklet yoluna girebildik ve bu yoldan ilerledik. Euruvelo 6, Nantes’tan başlayıp, Budapeşte’ye kadar uzanan, dünyanın her yerinden gezginin kullandığı, insan eliyle orman kenarında açılmış kanal ve kanal yanına yapılmış bisiklet yolu. Eurovelo 6 yolunu Google Map ve Mapsme navigasyonlarını kullanarak bulduk, bununla birlikte yolda tur bisikletçilerinin kağıt haritalarla sürüş yaptıklarını gördük, bazı yerlerde navigasyon aracılığı ile Eurovelo 6 yolunu bulmakta güçlük çektiğimizi deneyimleyince en yakın turizm ofisinden yerel harita edinmek ve haritaya göre ilerlemek bizim için de en doğru yöntem oldu.
Araçların girmediği Eurovelo bisiklet yolunda kendilerine özgü donanım ve giysileri ile bisikletçi, yürüyüşçü veya patenli gezginin doğayla uyumlu, huzur ve mutluluk içinde ortama neşeli, renkli görüntüler bıraktığını gözlemledik. Kimi zaman bazı bisikletçilerle birden fazla karşılaştık, yakın mesafe sürdüğümüz zamanlarda sohbet etme şansını yakaladık, bazen mola verdiğimiz zamanlarda tanışıklıklarımız oldu.
Kampçı Tur Bisikletçisi Olma Yolunda Sınavım
Paris’ten Basel’e kadar 15 gün süren turumuzda 780 km, günlük ortalama 60 km bisiklet sürüşü yaptık. Temmuz ayı ve Avrupa’ nın sıcak bir yaz döneminde öğle saatlerinde başlayan ve akşama kadar süren sıcak havanın etkisiyle yükle birlikte bisiklet sürmek kolay olmadı. Akşam konaklayacağımız yere varma hedefimizi genelde saat olarak 17:30 olarak belirledik, zira kamp ofis kapanış saatinden önce kamp yerine varmamız ve alışveriş işimizi tamamlamamız gerekiyordu, bu nedenle günün bu saatlerinde hafif telaşlı olduk. Fransa çadır ve karavan kampı konusunda oldukça gelişmiş bir ülke, kampların ortak özelliği her kamp girişinde pasaportunuz veya kimliğinizle çadır kuracak iseniz kaç adet olduğunu ve bisiklet sayısını bildirmeniz gerekiyor. Kampta konaklanabilecek uygun alanı kamp krokisi üzerinde numaralandırarak veriyorlar, ortak duş, tuvalet, bulaşık yıkama, bazı kamplarda çamaşırhane yerini yine kroki üzerinde belirtiyorlar. Her kampın farklı bir ücret tarifesi var, grup iseniz kişi sayısı arttıkça ortalama kişi başı fiyatta indirim oluyor, bulunduğumuz dönemde kişi başı gecelik kamp ücreti en düşük 5, en pahalı 15 euro oldu. Ücretsiz internet bağlantısı genelde kamplarda vardı, bir iki kampta sadece ofis alanı çevresinde bağlanılabiliniyordu. Günlük su ihtiyacımızı musluk suları içilebildiğinden marketten alma zorunluluğu duymadan rahatlıkla musluklardan sağladık. Telefon, power, vs şarj etmek üzere elektrikten yararlanabileceğimiz genel ortak yerleri rahatlıkla bulabildik. Bazı kamplarda tuvalet-duş kadın ve erkek için ortak kullanım, bazı kamplarda ayrılmış bölümlerdeydi. Bazı kamplarda ortak yerlerde sıvı deterjan ve kağıt bulunabiliyordu, bazılarında yoktu, bu nedenle kişisel temizliğimiz için sıvı deterjan, kağıt mendil, ıslak mendil sürekli bulundurduk. Fransa’da bulunan kamplarda kamp sakinleri genelde aileleri ile çadır veya karavan tatili yapan veya bizim gibi tur bisikletçilerinden oluşuyordu. Gözlemlediğim olumlu ortak özellik kampçılığın olabilecek tüm kurallarının ortak bir düzende el birliğiyle uygulanması, insan davranışlarının birbirlerine karşı nezaket ve saygı çerçevesinde olmasıydı. Kamplarda kesinlikle merkezden gelen veya herhangi bir sakinin çadır veya karavanından gelen müzik sesi yoktu. Çocuklar, bebekler mızıldamıyor ve yüksek sesle bağırmıyorlardı, evcil hayvanlar dahil genel bir sessizlik ve uyum içindeydiler. Aileler kamp yemeklerinden sonra bulaşıklarını çocukları ile birlikte yıkıyorlar ve çocuklar bundan şikayet etmiyordu; doğa içinde uyumlu davranmanın, görev paylaşımında bulunmanın çocuk eğitiminde ne kadar önemli bir faktör olduğunu düşündüm.
Grup uyumu ile birlikte akşam kamp yerine varış, kayıt işlemlerini tamamlamak, çadır kurmak, matları ve uyku tulumlarını hazırlamak, duş almak, yemek hazırlıklarını gerçekleştirmek ve pişirmek, bulaşık ve çamaşır yıkamak, asmak, sabah erken saatte kalkıp, sabah duşu almak, kahvaltı yapmak, bulaşığını yıkamak ve toplamak, yola çıkmak üzere çadırı toplamak, eşyaları bagajlara ve bisiklete yüklemek, tüm işlemlerin grup uyumu içinde bitmesi en geç saat 9:00 civarı oldu. Bisiklet sürüşü kadar olmasa da bisiklet sürüş ve sonrasında enerji gerektiren, çok kere yapıldıktan sonra daha kısa sürede yapılabilen bu işlemlerde mümkün olduğunca pratik ve mutlu olmak gerektiğini deneyimledim. Daha önce çadır kampı deneyimim olmadığı için tur sonuna doğru elim çabuklaştı ve işleri tamamlama süremi kısaltabildim.
İlk Hedefe Varış; Basel
Tura başlarken ilk belirlediğim varış noktam olması sebebiyle üç ülke sınırı içinde bulunan şehir, benim için daha özel bir anlam taşıdı.
Basel’ de kamp alanımıza yerleştikten sonra şehri keşfe çıktık; ilk etapta Almanya tarafında ilerledik, çokça Türk lokantasına denk geldik, özlemle sulu, klasik Türk yemeğini tercih ettim. Ardından merakla İsviçre tarafını bisikletle dolaştık, şehirde çok sayıda bisiklet sürücüsü vardı, hızlı ve düzensiz bir akışta sürüyorlardı. Şehir trafiğinde araç yolu yanı sıra tren raylarının olması, bisiklet sürücülerinin dikkat etmesi gereken bir husus, ray içine girmeden ve başka bisikletçilerle çarpışmadan sürmek dikkat gerektiriyordu. Basel’in meşhur nehir kenarı ve hükümet binasını ziyaret ettik, şehiriçi sokaklarını bisikletle dolaştık, nehirde yüzlerce insanın gemi, tekne, deniz araçlarının arasında plastik şişme çantaları üzerinde kilometrelerce su akıntısı üzerinde akmalarını uzun süre seyrettik. Daha sonra sokaklarda mayolu, bikinili insanları görünce yerel birisinden işlerine giderken bu yöntemi kullandıklarını öğrendik. Şehir ortasında bulunan nehrin kirletilmeden yüzme amaçlı kullanılabilmesi imrenilecek bir durum olarak hafızamıza yerleşti. Eurovelo 6 yolunda ilerlerken nehir ve göletlerin yüzme, rafting, deniz kayağı, yelken sporları için güvenle kullanıldığına da sıkça rastlamıştık, medeniyetin önemli bir sonucunu bir kez daha özenerek gözlemledik. Bulunduğumuz gün şehir içinde bira festivali ve nehir üstünde rock konseri vardı, eğlenceli yoğun kalabalık içinde akşam yemeğimizi yiyerek, geç saatte kampımıza döndük. Ertesi gün dinlenme molası vererek, turumuzu Frankfurt’a uzatma kararını aldık ve yol haritası çıkararak, nasıl ilerleyeceğimizi belirledik.
Basel – Frankfurt Turu
Frankfurt’a doğru 27 Temmuz’ da Basel’den başlayan sürüşümüz, Rhein nehri üzerinden bu defa Eurovelo 15 Bisiklet yolunu takip ederek başladı. Rhein nehrinin bir tarafı Almanya, bir tarafı Fransa, Avrupa birliği sınırları içinde geçişler serbest ve rahatlıkla sürüş yapılabiliyor. Fransa’dan sonra Almanya bana oldukça gürültülü ve kalabalık geldi, Fransa’ da alıştığım sessiz ve sakin insan davranış şeklinin sınırlar değiştiğinde farklılaştığını çok net olarak gözlemledim. Gün içinde sürüş yaparken bazı zamanlarda bisiklet yolundan çıkarak şehir trafiğine girdiğimizde trafik düzeninde Almanya’da daha dikkatli olmamız gerektiğini, Fransa’da bisiklet sürücülerine gösterilen nezaket ve önemin Almanya’da aynı derecede olmadığını fark ettim. Ayrıca Eurovelo 15 yolunun büyük kısmı Eurovelo 6 daki gibi asfalt değil, taşlıydı, bu da sürüşümü zorlaştırdı. Biz ilk gün Fransa tarafından ilerledik ve Biesheim Alsace’de konaklamamızı yaptık. Tarihi ve mimari yapısı ile harika manzaralar sunan bu şehri çok sevdik. Kaldığımız kamp yine Fransızların düzenli ve sessiz yapısal özelliklerini taşıyordu. İkinci gün yine Eurovelo 15 bisiklet yolunun Almanya tarafından yaklaşık 60 km mesafede bir kamp yeri belirleyerek küçük bir kasaba olan Meibenheim’a geldik. Günün sonunda üzerimizde tur yorgunluğunu hissederek, kampa biran önce ulaşma isteğimiz vardı. Yolda kendi aramızda kampın güzel olacağına dair hayaller kurarken akşamüzeri saatlerinde ulaştığımızda hedeflediğimiz kampın sadece karavan kampı olduğunu, duş, tuvalet imkanının olmadığını, en yakın kamp yeri için devam etmemiz gerektiğini hayal kırıklığıyla öğrendik. Meibenheim oldukça sessiz ve küçük bir kasaba, ancak tesadüf olarak yolda rastgeldiğimiz kişilerle sohbet ederken Eva Roth’un Bisiklet Konaklama evini mucizevi olarak keşfettik. Buradaki konaklamamız bahçesi, dekorasyonu ve Eva’ nın harika ev sahipliğiyle bize unutulmaz bir hatıra bıraktı. Bisiklet gezginlerine yolları düşerse bu şirin konaklama evini kaçırmamalarını tavsiye ederim. Sabah yola çıkmadan önce şirin ev sahibimiz bisikletlerimiz üzerine çok lezzetli gofretler bırakmıştı, yola çıkmadan önce mutlu bir şekilde sıcakta erimeden gofretlerimizi yiyerek sürüşümüze başladık.
Yine bisiklet yolu üzerinden Baden şehrine geldik. Yol üzerinde öğle yemek molası verdiğimizde karavanları ile tesadüfen yanımıza parkeden ve daha sonra arkadaş olduğum Nadine’le tanıştım. Nadine bisiklet turumuza inanılmaz olumlu tepki verdi, bize dinlenmemiz için karavanından güneşten korunmak için şemsiye, yere sermemiz için battaniye, yastık vererek, kısa süreli öğle uykumuza katkıda bulundu. Uyku sonrası kahve ikram etti, güzel sohbetimizden sonra facebooktan arkadaş olduk, bizi güzel şekilde sürüşümüze uğurladı. Büyük gölet üzerinde yer alan kampımıza öğleden sonra ulaştık. Turumuzun en büyük ve kalabalık kampı olduğunu söyleyebilirim, neredeyse karavan ve çadır mahalleleri diyebileceğimiz büyük geniş bir alanı ve insan kalabalığını kapsıyordu. Sadece gezginlerin değil, içinde havuz dedikleri gölet nedeniyle yerel halkın günübirlik eğlence amacıyla da giriş yaptığı bu kampta kalabalıktan biraz şaşkın ve seçeneksizlikten çadırımızı kurduk. Doğal göletlerinde geç saatlere kadar günün her saatinde çocuk, genç, yaşlı herkes yüzebiliyor, çeşitli sportifler yapabiliyorlar. Akşam yemeğimizi kamp restaurantında yerken Türk garson kız öğrenci Merve’yle tanıştık ve güzel sohbet ettik.
Üçüncü günümüz sürüş sonunda Philipsburg’a geldik, nükleer santralin bulunduğu bu sessiz yerde dinlenmek ve konaklamak üzere misafirevini tercih ettik. Brezilya’lı ev sahibesi öğrendiği Türkçe kelime ‘’efendi’’ olarak tanımladığı eşini tanıştırdı, ‘’efendi’’ her yerde terliksiz, ayakkabısız dolaşan neşeli bir adamdı, bisiklet turumuzu ilgiyle dinlediler ve meraklı sorular sordular. Akşam yemeği ve şehri keşfi için sakin kasabada Türk pizzacı-dönerciyi keşfettik, bize enteresan biçimde neden oralara geldiğimizi, kendisinin Türkiye’ye dönmek, gelmek arzusunda olduğunu belirtti.
Ertesi günün sonunda Mahnheim’a ulaştık, kamp yerimiz bu defa tur boyunca kaldığımız imkanları ve ortamı nedeniyle en olumsuz kamptı, seçeneksizlikten çadırımızı kurup, kamp yanındaki nehir plajında çadır yerine geç dönmek üzere zaman geçirdik. Tur boyunca hep istediğim halde fırsat bulamadığım şeyi gerçekleştirdim ve gün boyu nehirde yüzdüm. Bu şekilde kampımızın olumsuz tarafını olumluya çevirerek, sadece duş almak ve hemen uyumak üzere kampımıza döndük.
Günümüzde nehir üzerinde harika bir Yunan restaurantı keşfederek, nadir yaptığımız restaurantta öğle yemeği molası faaliyetimizi gerçekleştirdik. Ardından tur boyunca en güzel konaklama yeri olarak tanımladığımız Nordheim’a erken öğlen saatlerinde ulaştık, diğer yandan en pahalı kampımız oldu, ancak ortamı nedeniyle buna değdi. Öncelikle doğal ortamı çok güzeldi, orman içinde ve gölet kenarındaki yerleşkede çadırımızı kurduk. Bizden önce yerleşmiş bisikletçi Alman aile üyeleriyle sohbet ettik, gün sonunda çok sayıda bisiklet ve motosikletli gezginler geldi. Akşamüzeri hafif yağış nedeniyle doğa bize inanılmaz görsel ziyafet gösterisi sundu. Gölet üzerinde oluşan ve gün ışığıyla değişken ziyafeti seyrederek, günümüzü tamamladık. Turumuzun son çadır kampının böyle keyifli geçmesi evrenin ödülü olmalı.
Frankfurt’a varmadan önce bize bisiklet ve bagaj paketlememize yardımcı olacak ‘’Per Pedal Bisiklet Mağazası’’ sahibi Deniz Bey’le görüştük, bize özellikle mağazası yakınında bulunan otelde konaklama rezervasyonunu yaptı, şehre vardığımızda rotamızı hızlı şekilde bisiklet mağazası olarak belirledik ve mağazaya ulaştık. Kısa sohbetten sonra Deniz Bey bizi otelimize götürdü, yerleştikten sonra turumuzun sağlıklı ve mutlu bitişini otele yakın Hint Restaurantında kutladık. Akşam şehri keşif için yorgun olmamıza rağmen yürüyüşe çıktık ve uzun süredir yürümediğimi, adımlarımı garip ve tuhaf attığımı fark ederek uzun süre sadece bisiklet üzerinde olmaktan yürümeyi unutmuş olduğumu anladım. Bu durum tur sonunda uzun bir süre devam etti. Ertesi gün sabah 20 yıldır Frankfurt’ta yaşayan lise arkadaşımla buluştuk, kendisi tesadüf olarak otelimize çok yakın yerde çalışıyordu ve işine bisikletle gidip, geliyordu. Bizi bisikletle Frankfurt’un önemli yerlerini ve eski şehri dolaştırdı, nehir üzerinde bir cafede elma şarabımızı içtik, daha sonra panayır tarafında meşhur Alman birası eşliğinde Alman sosis ve patatesini yedik. Öğleden sonra bisiklet ve bagaj paketleme işlemlerimiz tamamlandıktan sonra Per Pedal sahibi Deniz Bey inanılmaz ev sahipliği ile bizi ‘bahçe’ sinde ailesi ile birlikte ağırladı. Almanya’da şehir dışında uygun fiyatla yıllık bahçe kiralayarak, sebze meyve yetiştirebiliyor, içlerinde bulunan minik evlerde doğa içinde konaklayabiliyorsunuz. Deniz Bey kiraladığı bahçede çocukları için yüzme havuzu, oyun alanı yaptırmış, meyve sebze meyve ekimi için çok güzel değerlendirmiş. Geç saatlere kadar ailesi ile harika bir gece geçirdik. Ertesi gün sabah kahvaltısından sonra Türkiye’ ye dönmek üzere mağazaya uğradık, bisiklet ve bagaj kolilerimizi daha önce anlaştığımız büyük araca yükledik, bizi Frankfurt Havaalanına bıraktı. Havaalanı okulların açılış tarihi arifesi olmasına rağmen çok kalabalık değildi, sakin ve düzenliydi. Türkiye’de olduğu üzere havaalanı girişinde x ray araması bulunmuyor, sadece pasaport kontrolünde gerçekleştiriliyor, bu da havaalanında yaşanılan telaş ve işlem yorgunluğunu azaltıyor. Uçağımız tam saatinde kalkış yaptı. Gökyüzündeyken başka turlara çıkmak üzere ayağımızın tozu ve tatlı yorgunluğumuzla tatlı hayallere daldık.
Tüm bisikletçilerin rüzgarı arkasında, tekerleri taşsız olsun, başka turlarda görüşmek ve paylaşımlarda bulunmak üzere ….