İzmir Bisiklet Rotaları Kolophon Klaros Metropolis

Poseidon’dan haftasonu yağmur yağmacağı sözünü alınca bisiklet canavarı dostlarımızın tur teklifini hiç düşünmeden kabul ettik.

Plan: Metro ve İzban seyahati ile kendimizi bisikletlerle şehrin dışına taşıtmak, Menderes’den Değirmendere’ye geçip Kolophon antik kentini gezmek, Ahmetbeyli’deki Klaros‘u görmek, Notion‘un eteklerindeki plajda kamp yapmak, ertesi gün başka bir rotadan Torbalı’ya pedal çevirmek, Metropolis arkeolojik alanını fotoğraflamak ve TCDD’ye ait banliyö treni ile şehre dönmek.

Planı harfi harfine uyguladık. Bu rota çok güzel bir coğrafyada çok şirin köylerden geçiyor ve zorluk derecesi: sıfır.

Cumatesi sabah Konak Metro istasyonundan bisikletlerimize de yolcu bileti aldık. Halkapınar’da hafif raylı sisteme aktarma yaptık. Son durak Cumaovası’nda pedal çevirmeye başladık. Bir süre tren raylarına paralel, su birinkintileri ile dolu toprak yoldan devam ettik ve daha sonra asfalt yola çıktık. Anayoldan Değirmendere (Kolophon) tabelesını görünce ayrıldık ve yemyeşil bahçelerin arasından Değirmendere Köy Meydanına çıktık. Meydanda bol miktarda köy kahvesi ve bir kaç tane de tost sandviç yapan yer var.

Köyün üst kısmında bulunan Kolophon Şehrinin izlerini görmek üzere biraz daha tırmandık. 12 İon kentinden biri olup diğer kentlerden farklı deniz kenarında kurulmamış olmasıdır. İlk kazı çalışmaları 1922’de yapılmış. Sikkelerin verdiği bilgilere göre Kolophon M.Ö. 4. yy.’da büyük ve görkemli bir kenttir. Kentin savunma sistemini oluşturan surlar, M.Ö. 4. yy’a tarihlendirilmekte ve doğal kaya oluşumlarından da faydalanarak yapılmış devasa taşlarla biçimlendirilmiş surları görmek mümkün. Kuzey’de bulunan Tahtalı Baraj Gölü ve onu çevreleyen dağve ova manzarası da fotoğraflamaya değer.

Anlamı “Güney’deki Kent” olan Notion‘a mesafemiz sadece 15 km ve hava kararmadan orada olmak için pedallara asıldık. Notion deniz kenarında bir tepenin üstüne kurulmuş. Biz de eteklerine çadır kurduk ve geceyi burada geçirdik.

Pazar sabahı güne yağmur yüzünden su altında kalmış Klaros‘taki tapınak ile başladık. Asırlar boyu “Bilicilik Merkezi” olarak işlev yapmış olan Klaros kutsal alanı, Anadolu ve dünya arkeolojisinde önemli bir yere sahip. Antik yazarların sıklıkla söz ettikleri Hekatomb (yüz adet hayvan bağlama bloğu) bir kutsal alanda bulunmuş dünyadaki tek eser. Klaros Kutsal Alanı’nda bulunmuş olan hekatomb bu hayvan ritüelinin ilk arkeolojik kanıtı olmaktadır. Klaros’dan bulunmuş olan pek çok heykelin bire bir mulajları alınarak oluşturulan Arkeopark’da, ayrıca Hellenistik Dönem Apollon Klarios Tapınağı ile sunağının gerçeğe uygun şekilde, ölçekli bir maketi sergilenmektedir. Arkeoparka elinizi kolunuzu sallayarak girebilirsiniz. Alanı gözetleyen – video kameralardan başka- kimse yok.

Çamönü’nde adını dostlarımızdan duyduğumuz Zeytin‘de ikinci kahvaltımızı yaptıktan sonra Çataltepe’ye doğru devam ettik. Adını bile duymadığımız küçük kendi halinde köylerden geçtikten sonra bir rampa tırmandık. En tepeye çıktığımızda Torbalı ovası uçsuz bucaksız karşımıza çıktı. Yeniköy ve Özbey köyleri arasındaki Metropolis bu haftasonun son antik kenti oldu.Kazı çalışmalarına halen devam edilen kentgerçekten çok geniş bir alana yayılmış. Metropolis, ticaretle zengin olmuş. Tiyatro sahnesi, mükemmel işçiliklerle yapılmış soylu koltukları, zengin evleri (peristilli ev), atölyeler, dükkânlar, hamam ve spor kompleksleri yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.

Saat 17:00 trenine yetişmek üzere asıldık pedallara. Torbalı’dan İzmir Basmane’ye doğru giden birkaç tane tren var. Eğer vagonlarda ayakta yolcu çok fazla değilse, bisikletleri 2,5TL’ye trene bindirebildiğimizi gördük. İstasyon Hareket Amiri, trendeki durumu telefonla öğrenip, sorunsuz bir şekilde trene binmemize yardımcı oldu. Basmane’den de günün son ışıklarıyla eve döndük.