Arjantin’in Macera Route 40 rotasını takip etmeye devam ediyorduk. Paolo sıkıntıdan yol kenarlarındaki hayvan leşlerinin üstündeki akbabaların ve devasa kaktüslerin fotoğrafını çekiyordu. Birden yol düzleşti ve yolu kullanan kamyonların sayısı arttı.
Google’ın bilmediği ancak bizim yol haritamızın gösterdiği ‘beyaz renkli’ bir alternatif dağ yolu (Cuesta de Zapata) bulduk. Anayollar kırmızı renkli, yan yollar sarı, toprak yollar beyaz renkli. Ben en çok sarı renklileri seviyorum. 6000 metrelik dağların arasındaki bir çanağın içinde arabaların tek tük geçtiği inişli çıkışlı toprak bir yolda 3 gün pedal çevirdik. Tinogasta – Londres arasındaki 71 kmlik etapta ne bir araba ne bir ev ne bir insanla karşılaştık. Yol sadece at, eşek veya bisikletin geçebileceği genişlikteydi. Araçla seyahat eden turistlerin asla göremeyeceği güzellikler gördük.
Kurumuş bir nehir yatağının kenarında kamp kurduk. Öylesine bir sessizlik hakimdiki gözlerimi kapattığımda zaman ve mekan duygumu kaybettim. Beni bulumduğum yere bağlayan hiç bir şey yoktu. Yabancı ülke,yabancı dil,uzaklık hissetmeden kendimi dinledim. Zihnimi meşgul eden birşeyin (ses, koku, his) olmaması kendime yoğunlaşabilmeme izin verdi. Ben kendimi dinledim ve ben dinlendim.
Catamarca bölgesindeki Belen’deyiz. Bazı yerleri sarı bazı yerleri beyaz renkli Routa 40’da yol almaya devam ediyoruz.
Evde bu seyahati planlarken haftada beş gün pedal çevirmeyi ve iki gün dinlenmeyi öngörmüştük. Seyahatin dördüncü haftası bitmek üzere ve zorunlu dinlenme günlerinin bizi dinlendirmediğine karar verdik. Kirlileri yıkadıktan, yiyecek alışverişi yapıp bisikletlerin bakımı yaptıktan ve anne babayı arayıp sohbet ettikten sonra bir an önce bitmesini beklediğimiz bir gün oldu ‘dinlenme günü’.
Bisiklet ile hareket ederken etraftaki ‘resmin’ sürekli değişmesine, her dönemecin ardına merakla bakmaya (yol yokuş mu iniş mi), köpeklerin yanından geçerken nefesimizi tutmaya (bizden korkacak mı yoksa bize havlayacak mı), gürültücü papağanların bize eşlik etmesine, rastladığımız insanlara selam verip iki çift laf etmeye alışınca DURMAK çekilmez oldu. Çok gerekli olmadıkça durmamaya karar verdik.
Bu arada ön lastiğim sık sık patlamaya devam ediyor. Paolo’ya karşı 7- 1 öndeyim bu kazanmayı istemediğim rekabette…
Canlar selam, sizinle uzaktan da olsa seyahat etmek harika, sanki ruhum sizinle, keyifli yazılarını okumaktan çok mutlu oluyorum Pınar’cım.. Bir gün kitabını okumak için sabırsızlanıyorum. Yolunuz açık olsunnn :))
Gördüğüm kadarıyla ailece takipçiniziz.. 🙂 Pınar’cım senin bu keyfin bulaşıcı, sen paylaştıkça buraya kadar geliyor o pozitif güzel enerjin.. doya doya ne güzel gezinin bu etabı sanırım favorim oldu benim, o bahsettiğin yolu resimlerden arayacağım..
bu arada çividen beter o dikenler, inanamıyorum! yolunuz açık ve dikensiz olsun.. 🙂