Valle Fertil’den ayrlıp Ischigualasto Milli Parkına günün son ışıkları ile ulaştık. Ziyaretimizin dolunaya denk geleceğini öğrendiğimizden beri deli gibi pedal çevirmiştik. Ischigualasto – Ay Vadisini gece dolunay ile fotoğraflayabilme şansı bizi çok heyecanlandırmıştı.
Milli parkın hemen girişindeki kamp yerine çadırımızı kurarken fırtına başladı. Tüm gece bu çok güçlü fırtına devam etti. Ertesi sabah uyandığımızda heryeri sis basmıştı ve yağmur çiseliyordu. Yağmur!Tüm gün çadırda havanın düzelmesini bekledik. Ne yazıkki hava açmadı.
Bundan 250 milyon önce bereketli topraklarda yaşamış dinazorların yeryüzü yeniden şekillenirken yok oluşları ve bu topraklardaki hayatın sona ermesi. Quechua dilinde ‘cansız toprak’ anlamına gelen Ischigualasto’da yıllar önce bu eski hayatlar yeniden keşfedilmiş ve dinazor fossilleri tek tek ortaya çıkmış. Biz ne yazıkki vadiyi göremedik ancak milli park müzesine girip bu bölge ile ile ilgili bilgi aldık.
Havanın düzelmesi konusunda ümitlerimizi yitirince tekrar yola çıkmaya karar verdik. Ischigualasto’dan ayrılıp anayola doğru pedal çevirdik.Yol bir süre süre sonra ikiye ayrıldı. Doğuya yani şehre, batıya yani dağlara doğru iki seçeneğimiz vardı. Önce bozuk para ile yazı-tura yaptık. Şehir çıktı. Ama biz dağlara doğru devam ettik çünkü bu şekilde rüzgarı arkamıza alabilecektik.
70 km sonra Talampaya Milli Parkının girişindeydik. Bir önceki parktaki hayalkırıklığımız hala devam ettiği için bu sefer daha ısrarcıydık. Park girişindeki kamp alanında bir gece geçirdik. Çadır komşularımız alman çift andrea ve Gunnar’dı. Andrea ve Gunnar, ikiz çocukları 20 yaşına gelip üniversiteye gitmek için yuvadan uçunca uzun zamandır hayalini kurdukları Amerika turu için bir yıllığına işlerinden ayrılmışlar.Bir şekilde gönül bağları olan arabalarını gemi ile Kanada’ya göndermişler ve oradan turlarına başlamışlar. Binlerce km, onlarca ülke, yüzlerce hikaye… Arabanın üzerine herkes dilediği birşeyleri yazmış. Biz de yazdık ‘iyi yolculuklar’.
Ertesi gün hava düzelmişti. Milli Parka sadece grupla ve park görevlisi eşliğinde girilebiliyor. Yüklü bir miktar giriş ve tur ücreti ödedikten sonra 4 saatlik kanyondaki turistik gezimiz başladı.
Kanyon’da sank zaman durmuş gibiydi. Indios, yani Güney Amerika’nın yerli halkının ilk izlerine bu kanyonda raslamak mümkün. 3000 yıl önce kayalar kazılmış hayvan ve insan motifleri net bir şekilde görülmekte. Kanyon içinde yol alırken tilkilerle,guanaco (küçük deve), yabani devekuşu ve sayısız akbaba ile karşılaştık.
Talampaya’dan ayrılıp kuzeye devam ettik. Villa Union’da yiyecek stoklaklarımızı yenileyip tekrar dağlara ve Miranda geçidine yöneldik. Kırmızı kayaların arasında iki gün boyunca pedal çevirdik.
Şu anda Chilecito’dayız ve kıyafetlerimizi yıkamak ve erzak temini için yarım günlük bir mola verdik. Seyahatin ilk üç haftası ve 1164 km geride kaldı. Ben bu yolculuk hiç bitmesin istiyorum.
Toplam dört kez lastiğim patladı (artık ışık hızında patlayan lastiği tamir edebiliyorum)
Dün bisiklet ayaklığım kırıldı (sürekli bisikleti dayayacak ağaç, duvar, kapı vs aramak yeni meşguliyetim oldu)
Cok cok cok guzel, ilham verici. Ne olur durmayın. Enişteye selam, yola devam.
Süreyya