Kopenhag’da yaşıyor olsaydım “belediye, bizim için en iyisini bilir ve yapar” derdim.
10 gün boyunca Kopenhag’da gezdik ve sokaklarda bisikletin otomobile karşı zafer kazandığını gördük. Şehri otomobillerden nasıl arındırdıklarını sormak için Morten Kabell’in kapısını çaldık.
Morten Kabell, teknik ve çevre konularından sorumlu Kopenhag Belediye Başkanı. Görev alanı trafik, iklim, çevre, şehir planlama gibi kentin fiziksel altyapısı konularını kapsıyor. Kopenhag, bildiğimiz belediye sisteminden biraz farklı. 7 belediye başkanı kendi alanlarının en yüksek karar vericileri ve hepsi günün sonunda belediye meclisine hesap veriyor.
“İnsanların otomobilleri yok, çünkü otomobile ihtiyaçları olmaması için onlara seçenekler sunduk ve onlar da bu seçenekleri kullanıyorlar: Toplu taşıma araçları ve bisiklet.”
“Benim otomobilim yok. Ben işe bisikletle geliyorum. Uzak biryerlere gideceksem metro veya trenle gidiyorum. Kopenhag’da otomobile ihtiyaç yok.”
Kopenhag, kraliyet ailesinin çocuklarını bisikletle okula götürdükleri bir şehir. Milletvekillerini, prens ve prensesi nasıl ikna ettiniz diye sorduk.
Onları belediye ikna etmemiş. En hızlı ve verimli ulaşım aracını kullanmayı kendileri seçmişler.
Kopenhag’da işe/okula giden kişilerin %45’i bisiklet kullanıyor, genel hareket şekillerine bakıldığında ise kent insanının %63’ü ulaşım için bisikleti tercih ediyor.
Kopenhag bu rakamlara bir günde ulaşmadı. Kopenhag’ın bisiklet tarihini okuyabilirsiniz.
Morten Kabell “ bu oran bizim için yeterli değil” diyor.
“Daha çok insanın ulaşım için bisikleti tercih etmesini istiyoruz çünkü bisiklet en verimli ulaşım aracı. Kapladığı alan bakımından optimal. Sürdürülebilir bir ulaşım aracı çünkü çevreyi kirletmiyor. Şehirde A’dan B’ye gitmenin en hızlı yolu. Ayrıca bisiklet sosyalleşmek için harika bir araç. Bisikletle hareket ederken insanlarla göz teması kuruyorsunuz. Etrafınızdaki kişilerle etkileşim içindesiniz. Metal bir kutunun içinde izole bir şekilde oturmuyorsunuz. Bisiklet güvenli bir şehre sahip olmanın yöntemlerinden birisi. Birbirileri ile etkileşim içinde olan insanlar birbirlerine zarar vermezler.”
“Kopenhag’ın bisiklet için ayırdığı yıllık bütçe 15 milyon euro. Ancak bu rakamı aşarken hiç tereddüt etmiyoruz. Bisiklet için ulaşım altyapısı ucuz. Harcanan her bir avronun geri dönüşünü görüyoruz. Diğer belediyelerde çalışan meslektaşlarıma soruyorum: Nasıl bisiklet altyapısı için bütçe ayıramıyorsunuz? 10 yıldır bisiklet için harcadığımız para otomobil için yapılacak bir köprü bütçesi kadar bile değil.
Bisiklet kullanıcıları ve otomobil sürücülerinin alışveriş alışkanlıkları çok farklı. Otomobil sürücüleri büyük otoparkları olan AVM’leri tercih ederken bisikletliler mahallelerinden küçük esnaftan alışveriş yapıyorlar. Belediye olarak bir seçim yapılması gerekiyordu. Küçük esnafı desteklemeye karar verdik ve şehri işgal eden otomobillerin park yerlerini bisiklet yolu, bisiklet park yeri ve çocuk parklarına dönüştürdük.”
Dünyanın en mutlu insanlarının, bisiklet dostu bir şehirde yaşıyor olması sadece bir tesadüf mü?
Morten Kabell: “Dışarıdasın, etkileşim içindesin, hızlısın. Etrafının farkındasın ve tadını çıkarıyorsun. En mutlu insanlar mıyız bilmiyorum ama hayatımızdan memnun olduğumuz doğru.”
“Oy kaygısı ile bisiklet ve toplu taşımaya yatırım yapmıyorum, ben kentimizin geleceği için bunu yapıyorum. Sürdürülebilir olmak önemli. Küresel ısınmanın önüne geçmek ve gezegen için somut bir şeyler yapmak istiyorsak otomobillere olan bağımlılığımızdan kurtulmamız gerekiyor.”
Türkiye’deki meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz var mı?
Morten Kabell: Toplu taşıma sisteminizi verimli, hızlı ve temiz hale getirin. İnsanlar hızlı hareket seçeneğini tercih edeceklerdir.
İnsanlar yolda boşu boşuna zaman harcamak ve vakit kaybetmek istemez. Bizler (belediye) onlara doğru alternatifleri sunmamız gerekiyor. Doğru seçenekler arasından kendileri için uygun olanı seçecekler.
Güvenli bisiklet yolları, insanları bu yolları kullanmaya teşvik edecek.
Kopenhag belediye başkanını alıp yaşadığımız şehre ithal edemeyiz ama Kopenhag’ın kent içi ulaşım alanındaki başarılı projelerini alıp uygulayabiliriz. Danimarka, bir sanayi ülkesinden danışmanlık ülkesine doğru evrilirken, bildiklerini paylaşmaya can atıyorlar. Belediye çalışanlarına sundukları master class’lar aracılığı ile hem teknik hem de pratik bilgileri paylaşıyor ve onların 40 yıldır deneye yanıla buldukları çözümleri, belediyelere sunuyorlar. Danimarka Bisiklet Elçiliği (Cycling Embassy) işte tam da bunun için kurulmuş. Bisiklet dostu şehir olmak isteyen yerel yönetimlere yardımcı oluyor. Keşke biz de yardım alsak ve 40 yıl beklemek zorunda kalmasak….
Yeniden keşfetmeye gerek yok ki!… keşfedilmişler i uygulasak, örnek alsak kendiliğinden çözülür.
Onları davet etsek tatillerini İzmir de geçirseler onlardan yardımcı olmalarını istesek…
Yap boz tahtasına dönen işlerimiz bir gün bitecek ama ne zaman?,
Aslında oraya tur düzenleyip hep beraber gidelim, görelim, dönüp burada uygulayalım mı?
Danimarkalılar da aynı şeyi söylüyorlar. Yeniden keşfetmeye, bizim yaptığımız yanlışlıkları yapmaya gerek yok diyorlar. Kendi yaptıkları ve başarıya ulaştıkları altyapı projelerini yerinde göstermek ve nasıl yaptıklarını anlatmak için dünyanın her yerinden gelen belediye çalışanlarına kurs veriyorlar. Master Class adındaki bu eğitimlerde şehir plancıları ve teknik kişiler katlımcılara yerinde göstererek yardımcı oluyorlar. Bence bisiklet yolu yapmak isteyen tüm belediyeler bu 2-3 günlük kurslara katılmalı ve aydınlanmış bir şekilde burada uygulamalı.