Hürriyet Daily News gazetesi yazarı Emrah Güler ile bisiklet aktivisti ve aktivizmi üzerine çok keyifli bir röportaj yaptık ve dün gazete bu roportaja ve fotoğraflara iki sayfa yer verdi.
Hürriyet gazetesinin ingilizce baskısında yer alan bu yazının, yabancı basın tarafından paylaşıldığını gördüm ve gün boyu hiç tanıdımadığım kişilerden tebrik ve destek mesajları aldım. Emrah’ın bana sorduğu sorular ve cevaplarım:
Bisiklet Aktivisti Pınar, kendini tanıtabilir misin?
1979 İzmir doğumluyum. İzmir Bornova Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi’nde Japon Dili ve Edebiyatı okudum. AB Gençlik Programı kapsamında Almanya’da 12 ay boyunca Avrupa Gönüllü Hizmeti (AGH) yaptım. Bu programa Türkiye’den katılan ilk kişiydim. Kazandığım eğitim bursu ile Almanya’da Sosyal Pedagoji eğitimi aldım. 6 yıl Almanya’da, 4 yıl İtalya’da özel sektörde çalıştım ve 2011 yılında İzmir’e döndüm. Yazılım ve teknoloji şirketleri için pazarlama danışmanı olarak çalışmaya devam ediyorum.
Yurtdışında günlük hayatımda toplu taşıma araçlarını ama en çok da bisikleti kullanıyordum. Türkiye’ye geldiğimde yollarda bisikletliye saygı duyulmadığını, belediyenin yaya ve bisikletliler için hiçbirşey yapmadığını gördüm. Bırakalım bisiklet yolunu, doğru düzgün kaldırım bile yoktu. Bisikletli ulaşım ve yaşam üzerine bir blog yazıları yazmaya başladım, sosyal medyada bir araya gelen bisiklet aktivistleri ile eylemlere katıldım, belediyenin düzenlediği panellere gidip yöneticilere taleplerimizi ilettim.
Sivil Düşün desteğini kısaca anlatabilir misin?
“Bisikletim” isimli blogumda sürdürülebilir ulaşım ve yaşanabilir kentlerin ulaşım politikaları üzerine yabancı makalelerin çevirilerine yer veriyordum. Yılda bir kez yapılan ve dünyanın en büyük bisiklet konulu konferansı VeloCity’ye gitmeyi ise çok istiyordum. VeloCity, ulaşım konusunda vizyoner belediye başkanlarının başarılı projeleri yanı sıra dünyanın her yerinden bisiklet aktivistlerine ve tecrübe, bilgi paylaşımlarına da yer veriyordu. Sosyal ve ekonomik yönden ülkemize çok benzeyen diğer ülkelerin bisikletli ulaşım konusunda yaptıkları çalışmaları dinleyip, Türkiye’de anlatmak istedim. Türkiye’den hiç bir belediye çalışanının bu konferansa gitmediğini öğrendiğimde ise Sivil Düşün Programına başvuru yaparak destek istedim. Çok hızlı bir şekilde değerlendirme süreci tamamlandı ve yurtdışı seyahatimin organizasyonu sorunsuz birşekilde gerçekleşti. Velo City hakkındaki yazıma blogda yer verdim.
Bisiklet aktivizmi nedir, biraz açabilir misin?
Bisiklet aktivizmi bence genel anlamdaki aktivizmden farklı değil. Toplumsal ve politik değişiklik meydana getirmek için kasıtlı bir biçimde yapılan eylemler bütünü diyebiliriz.
Örnekler vermem gerekirse, bisiklet aktivisti olarak gazete köşe yazarlarına mektup yazıp bisikletli ulaşım konusuna köşelerinde yer vermelerini istiyorum, ulaşımdan sorumlu daire başkanlarına twitterdan mesaj gönderiyorum, yaşam alanlarımızı planlayan mimar ve şehir plancılarının güncel projelerini takip edip bisikletin olmadığı projeleri eleştiren yazılar yazıyor ve sosyal medyada paylaşıyorum, otomobil odaklı düşünen yöneticileri eleştiriyorum, bisikletli ulaşım, bisikletçi güvenliği konularında eylemlere katılıyorum, sürdürülebilir ulaşım ve yaşanabilir şehirler konulu konferanslara katılıp „bisiklet ajandanızın neresinde“ diye soruyorum, bisikletli ölümlerine dikkat çekiyorum. Terörist değil savunucuyum.
Bu arada belediyenin bu konuda birşey yapmasını beklerken bir yandan da insanları özellikle de yaşıtlarımı (meslek ve aile sahibi yetişkinleri) ulaşım aracı tercihlerinde bilinçli olmaya davet ediyorum. Blog yazılarımda ve konferans konuşmalarımda bisiklet kullanmanın ne kadar güzel ve özgür hissettiren bir duygu olduğunu anlatıyorum. Alışkanlıkların değişmesi zordur ancak bireyler alışkanlıklarını değiştirmedikçe toplumsal değişimi yaşamamız da mümkün değildir.
Aktivizm denince aklına ne geliyor?
Aktivizm denince benim aklıma yukarıda söylediklerim geliyor. Ancak başkalarının aklına gelebilecek anlamlarını tahmin edebilirim: protesto, muhaliflik, şiddet dolu bir eylem vs.
Ayrıca, benim için aktivizm doğruluğuna inandığım birşeyin çevremdekiler tarafından da fark edilmesini sağlamak için onların dikkatini çekecek şeyler yapmak demek. Bisiklet, dünyanın en masum ulaşım aracıdır. Bisiklete binen kişi sadece kendine değil çevresindeki insanlara faydalı olur ve hatta ülkesinin ekonomisine bile katkıda bulunur. Ben 18 yıldır vejetaryenim ve insanlar daha ucuz et yesinler diye sağlıksız şartlarda üretilmelerine ve öldürülmelerine karşıyım. Ancak bu konuda aktivistlik yapmıyorum. Bisiklet konusundaki çabalarımın nedeni, dünyanın gelişmiş ülkelerinin bisikleti bir ulaşım aracı olarak tanımaları ve kullanımının yaygınlaşması için gerekli yatırımları yapmaları. Ülkemin de bir an önce başkalarının hatalarını tekrarlamadan (Çin, ABD vs) insan odaklı projelerle kentlerimizi yaşanabilir yerler olarak tasarlamaları.
Türkiye’de hak temelli çalışmaların ve aktivizmin şu anda bulunduğu durum ve geleceği hakkında ne düşünüyorsun?
Bu sorunuzu ancak kendi tecrübelerime dayanarak cevaplandırabilirim. Ben bir blog yazarı ve bir bisiklet aktivisti olarak, belediye ve üniversite tarafından düzenlenen konferanslara konuşmacı olarak davet ediliyor ve karar verici yöneticilerle aynı masayı paylaşıyorum. Hak temelli çalışmaların ve aktivizmin geleceğinde sosyal medyanın ve internetin etkisinin çok büyük olduğunu düşünüyorum. En basit örneklerden biri imza toplamak; change.org ile ne kadar kolay değil mi?
Sosyal medyada örgütlenebilen aktivistlerin daha sık bir araya gelerek tecrübelerini paylaşmaları ve bölgesel etkileri olan kişilerin birleşerek ulusal çapta birşeyler yapmaları gerekiyor. Bu da ancak maddi destekler ile mümkün olabilir.
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’nun hedefi neydi?
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, bir kadının ülkemizdeki erkek egemen bisiklet dünyasının kurallarına karşı kafa tutmasıyla doğdu. İzmir’den Sema Gür, bisikletine erkeklerin dediği gibi spor formalarla değil istediği kıyafetle binmek, sokaklarda güvenli bir şekilde biryerden başka biryere gitmek en çok da kadınların sokaklara özgürce çıkabilmesi için sosyal medya hesabından arkadaşlarına bir davet gönderdi. Bundan 3 yıl önce bir Pazar günü süslenip püslenip bisiklet turu yapalım dedi. 250 kadın bisikletleriyle geldi ve medya büyük ilgi gösterdi. Ertesi yıl daha da kalabalıktık. Bu yıl yabancı gazete ve televizyon kanallarının da bu tura yer vermesi ile ismimiz duyuldu. 20 Eylül’de 10 şehirde eş zamanlı olarak kadınlar sokaklardaydı. Bizim turumuz diyorum çünkü Sema’nın fikrine kadınlar sahip çıktılar. Hiç bir siyasi partinin, kurumun ve markanın sahiplenmesine izin vermeden sadece kadınlar tarafından kadınlar için yapılan bir etkinlik.
Başarılı olmasının en büyük nedeni samimi, gönüllü ve bağımsız olması.
Hedefi kadınların sokaklarda güvenli bir şekilde bisikletli ulaşımını sağlaması. Bu yıl kalabalık gruplarımızla caddeleri trafiğe kapattık. Her yıl bisiklete binen kadın sayısı artarak devam ediyor.
Senin sivil düşün ne?
Benim sivil düşüm: Çocukların okullarına bisikletle gittikleri bir ülkede yaşamak.
Hürriyet Daily News’de yer alan makaleyi okumak için tıklayın.