Skip to main content
BisikletizmBisikletli Yaşam

Gurbette 100. Gün – Milano’dan Notlar

By 08/04/2017Nisan 10th, 20175 Comments

Milano’da 100 günü doldurduk. ” Milano’dan Notlar ilk 30 gün” yazımda iki katlanır bisiklet ve birer bavul ile buraya gelişimizi anlatmıştım. Zaman içinde diğer bisikletlerimiz ve kitaplarımız da geldiler. Bir yandan şehri keşfediyor bir yandan da burada öğrendiklerimi sizinle paylaşmak için fotoğraf ve notlarla kayıt altına alıyorum.

milano'dan notlar

100. Günün Sonunda Milano’dan Notlar

Evimiz oldukça küçük. Küçük evin avantajları şöyle: evde gereksiz eşya yok, sadece ihtiyacımız olanı aldığımız için yayıntı yok, evi temizlemek, ısıtmak ve toplamak çok kolay ve hızlı.  Bizim apartmanda her dairenin kocaman bir kileri var. Az kullandığımız herşey ve değerli bisikletlerimiz orada duruyor. Günlük ulaşım için kullandığımız bisikletler avluda kapalı bir alanda güvenli bir şekilde bizi bekliyorlar.

milano'dan notlar cargobike

Evimizi seçerken önceliğimiz lokasyonu oldu. Heryere yaya veya bisikletle ulaşmak için merkezi olmasını istedik. İyiki de öyle yapmışız. Yolda öncelik her zaman yayanın. Yani yolların kralı otomobil kullanıcısı değil, adım adım hareket edenler.

milano'dan notlar

Otomobil kullanıcısı hepimizin soluduğu havayı kirlettiği, gürültü yaptığı ve kamu alanını arsızca işgal ettiği için cezalandırılıyor. Şehir merkezine giriş için ekstra ücret ödüyor, çok şanslıysa park yeri bulabiliyor, park etmek için yüksek paralar ödüyor, hızlı giderse anında videokameralar tarafından tespit ediliyor ve ceza faturası evine gönderiliyor.

milano'dan notlar rossignoli

Otomobili sadece çok gerekli durumlarda kullanmak isteyenler için bir sürü car sharing uygulaması var. Akıllı telefona indirilen bir uygulama, sizin bulunduğunuz yere en yakın araçları gösteriyor. Araca yaklaşıp yine akıllı telefon ile kilidini açıyor, işinizi görüyor ve sonra istediğiniz yere bırakıyorsunuz. Bilinen araç kiralama (rent a car) gibi aracı aldığınız yere geri götürmek zorunda değilsiniz. Ücret ise dakika başına hesaplanıyor.

milano'dan notlar

Bir şeyi haftada bir kez kullanmanız gerekiyor diye illa ona sahip olmanız gerekmiyor. Bu hizmet sayesinde bir çok insan otomobilini sattı ve gereksiz bir maliyetten kurtuldu. Şehirde daha az araba, daha az park yeri ihtiyacı demek. Park yerleri ise oyun parkı ve bahçelere dönüştürülüyor. Arabasını satanlar yolculuk mesafeleri uzun ise e-bike, çocuklu aileler ise cargo bike alıyorlar.

milnao'dan notlar sempione

Avrupa’nın çöp ayırma konusunda iddialı bir şehrinde oturmak, çöpler konusunda titizlik gerektiriyor. Kağıt, cam, plastik, elektronik ve organik atıkların dikkatle ayrıştırılması ve bu ayrıştırdığımız atıklarla bir süreliğine birlikte yaşıyor olmak ürettiğimiz çöpün farkına varmamızı sağlıyor. Alışveriş yaparken kendi bez çantamızı yanımızda götürmemiz, pazardan aldıklarımızı fileye koymamız, paketi gösterişli ve büyük olan herşeyden uzak durmamız tüketim alışkanlarımıza da etki ediyor.

milano'dan notlar

Plastik şişede su almak yerine çeşmeden su içiyoruz. Çeşme suyunun içilebilir olduğu bir metropolde yaşamak gerçekten bir şans. Çeşme suyunu fazla kireçli bulanlar ise sağlık müdürlüğünün her mahalleye kurduğu makinelerden ücretsiz olarak şişelerini doldurabiliyor.
milano'dan notlarKolay olanı değil doğru olanı yapmaya özendirmek ve bu konuda farkındalık oluşturmak adına her yıl yapılan “fa’ la cosa giusta” fuarına katıldım.  Geri dönüştürülebilen malzeme kullanımı ve doğal olanın ön planda olduğu ürün ve servislerin tanıtıldığı bu fuarın etkisinin yüksek olduğunu gördüm. Fuardaki kısa sunumlarda pazardaki üreticiden alışveriş yapmanın ekonomiye ve sürdürülebilir kalkınmaya katkısının olduğunu, birşeyin parıltılı paketlerde satılmasının o ürünün kalitesini arttırmadığını, çocukların oyuncağa değil, deneyime ihtiyacı olduğu, AVM değil parklara gidilmesi gerektiği gibi bir çok şey anlatılıyor.

milano'dan notlar

Bu fuardan hemen sonra katıldığım “be nordic” fuarı ise tamamen bir aydınlanma oldu benim için. İskandinav ülkelerinin her konuda aşmış olduğunu yine gördüm. Büyük turizm fuarlarına katılmak ve kalabalıkta kaybolmak yerine Danimarka-İsveç-Norveç-Finlandiya kendilerini anlattıkları bir “kuzeyli olun” fuarı sunuyorlar. Alternatif enerji, otomobilsiz kentler, fosil yakıt kullanımının minimanize edilmesi gibi bir çok sürdürülebilir yatırımı olan bu dört ülkenin turizm paketleri de elbette dünyanın geri kalanının sunduğundan farklı. Broşür ve kitap dağıtmak yerine sizi ekran karşısında bir bisikletin üstüne oturtuyor. Kendinize ekrandan bir bölge seçiyorsunuz ve pedal çevirdikçe kendinizi Kopenhag’ın sokaklarını keşfederken buluyorsunuz. Danimarka tur paketi değil deneyim sunuyor. Ben ve Paolo, geçen yıl 10 gün boyunca altını üstüne getirdiğimiz Kopenhag‘ı anlattık. Dinleyicilere dünyanın bisiklet başkentini mutlaka bisikletle keşfetmelerini söyledik.

milano'dan notlar

Her ayın ilk pazar günü müzeler ücretsiz. Hafta içi bazı günler daha geç saatte kapanıyor. Daha önce ziyaret ettiğim bir galerideki etkinlikleri takip etmeye devam ediyorum. Çünkü bazen sergi salonlarında klasik müzik konseri olabiliyor. Bir kez gördüğüm bir tabloyu, keman veya arp melodilerini dinleyerek bir kez daha gezmek keyif veriyor.

Milano'dan notlar

Her ay kocaman bir haftayı kapsayan konsantre etkinlikler oluyor. Milano Moda Haftası ve Milano Tasarım Haftası gibi şehrin markalaşmasını sağlayan etkinlikler sırasında markalar, esnaf ve belediye birlik olup şehre “makyaj” yapıyorlar. Renkten renge bürünen bir kentte yaşamak ise harika bir duygu.

milano cycle chic

 

milano'dan notlar

Pazar günleri şehir merkezini otomobil trafiğine kapatmak için mutlaka bir “bahane” bulunuyor. Bu bazen 50 bin kişinin geleneksel StraMilano şehir koşusu oluyor (benim gibi koşmayı bilmeyen birini bile sırf sokaklar otomobilsiz diye 10k koşturuyor), Milano-San Remo Bisiklet Sürüşünün startı oluyor , marathon koşusu veya çocuklu ailelerin de katıldığı bisiklet sürüşleri düzenleniyor. Kısacası pazar günü şehir kocaman bir etkinlik alanı oluyor.

milanoMilano, genel olarak Avrupa, en sıcak kışlardan birisini yaşadı. Yağış azdı, güneşli günler çoktu. Dışarda hava güzel olunca insan eve girmemek için binbir bahane uyduruyor. Haftasonları bisiklet turları yaptık. Evden çok uzaklaştığımızda trene binip eve dönebildik. Tren ve bisiklet çok iyi bir ikili.

milano'dan notlar

Dijital İletişim ve Pazarlama Stratejisi alanında çalışmaya devam ediyorum. Eskiye göre tek fark İzmir’de kazandığımın dört katını kazanmam gerektiği için bir çok müşteri projesini eş zamanlı takip etme zorunluluğu. Yaşadığım kentte hak savunuculuğu, aktivizm gibi hareketlere bireysel olarak katılmaya vakit bulamıyorum. Bu konularda çalışan (yani bizlerin haklarını savunan) derneklere maddi destek veriyorum. Yani üye olup aidat ödüyorum. Ben hakkımı arayamıyorum ama yapanlara destek olmanın görevim olduğuna inanıyorum.

Uzun çalışma saatlerimin yorgunluğunu ise her gün mutlaka en az yarım saat içinde vakit geçirdiğim Sempione Parkı’nda atıyorum. Bir park, sadece bir kaç bank ve ağaç değildir. Nefes alabildiğim, bozulmuş dengeleri yeniden kurduğum, dinlendiğim ve “yaşadığımı” hissettiğim yer. Bir gün Milano’ya gelirseniz, Parco Sempione için bir saatinizi ayırın. Terapi gibi olduğunu fark edeceksiniz.

milano'dan notlar

Bu arada ükemizi ilgilendiren konularda twitter hesabımdan (@bisiklet_izm) dır dır etmeye, instagram hesabımdan (@pinarpinzuti) günlük paylaşımlara, facebook sayfamdan anlatmaya devam ediyorum.

pinar pinzuti bisikletizm

Milano’dan notlar devam edecek. sevgiler,

Pınar

Pınar Pinzuti

Blogger. Aktivist. Filolog ve Pedagog. Bisikletin dünyayı değiştirebileceğine inanıyor. İnandığı şey için ise gece gündüz çalışmayı çok seviyor.

5 Comments

Yorum yaz