Bolivya’dan ayrıldık, Titikaka Gölü‘nde bizi misafir eden aile ile vedalaştık ve Puno’dan Machu Picchu ‘yu ziyaret etmek üzere Cusco’ya doğru yola çıktık.
Cusco’dan (dünyanın göbekdeliği) Kutsal Vadi’ye doğru pedal çevirirken iyice bir asıldık pedallara. Bisiklet ile artık son kilometreleri yaptığımızın farkındaydık ve bisikletlerimize daha bir çok sarıldık. Kestirmelerden gitmedik, bilerek yolu uzattık.
İnka’nın ismini kutsal vadi koyduğu topraklarda günlerce pedal çevirdik ve beş yüz yıl önceki yaşama şahit olduk. Bisikletin avantajlarından yararlandık ve araç girmeyen yollarda vadiyi içimize sindirdik.
Karlı zirveleri yanımıza aldık, okaliptüs ağaçlarının arasında coşgulu nehri takip ettik. Turistik olmayan köylerde soluklandık, halk pazarında yemek yedik, 16. yy’da yapılmış ve sonra orada unutulmuş kilisenin yanına çadırımızı kurduk, yol bittiğinde tren raylarında yürüdük, inka tarım teraslarını hayranlıkla seyrettik, satıcılarla pazarlık yaptık, bu vadiyi ve insanlarını hafızamıza kazıdık.
TUZ HAVUZLARI, bundan beşyüz yıl önce vadiye akan ılık ve tuzlu kaynak suyunu fark eden inka, küçük havuzlarda güneş ışığının suyu buhalaştırmasını bekleyip tuz üretimize başlamışlar. Bugün halen kullanılan beşbinden fazla tuz havuzu var:
OLLAYTANTAMBO, taş duvarları, daracık sokakları ve yollardaki su kanalları ile bugüne karar en iyi korunmuş inka köyü. Ollaytantambo’nun dar sokaklarındaki su kanalları:
PISAC, Güney Amerika’nın en büyük ve ünlü el sanatları pazarı tablo kadar güzel bir köyün meydanına kurulmakta.
MACHU PICCHU, dağlardan halkaların arasına gizlenmiş doğayla bütün ne zaman ve neden inşa edildiği hala bilinmeyen, eski kayıtlarda varlığından bahsedilmeyen, 1911 yılında amerikalı Hiram Bingham tarafından yeniden-keşfedilen inka şehri. Peru, bağımsızlığının yıldönümünü, biz seyahatimizin üçüncü ayını, Machu Picchu ise turizm döneminin 100. yılını kutlarken.
Bisiklet ile hareket etmek özgürlük demek. Kontrol tamamen bende. Ben istediğimde duruyorum, istediğim hızda gidiyorum. Bunun ötesinde, bu seyahat boyunca istediğim yerde yemek yedim, istediğim yerde mola verdim ve sabah görmek istediğim manzaranın önüne çadırımı kurdum. Yolculuk sona ermek üzere: Ant dağlarında, bulutların üstünde üç ay boyunca pedal çevirdik. Sınırsız özgürlük yerini şehirdeki kısıtlı harekete bırakacak.
Yerleşik hayatı özledim. Eve dönmeliyim ki yeniden yola çıkayım. Hep yolda olmak ‘yola çıkma heyecanını’ öldürüyor. Evden uzakta evi özlemek güzel, ama bunun için önce bir evim olması gerekiyor. Paolo ve beni yeni bir başlangıç bekliyor.
İzmir, bekle biz geliyoruz.
Ciao Pinar e Paolo. Ora è il momento di avere le nostre birre in Kordon;)
Pınar bana özelden ne zaman geliyorsunuz haber et; gezi hikayelerini 1. ağızdan duymak güzel olacaktır.
Pinar’cim bir solukta okudum son iki blog’unu, yine ne guzel yerler gormus yasamissiniz.. en sevdigim blogun hangisi secmek mumkun degil.. her ne kadar yolculugun sonu dense de asil sizin icin yepyeni bir macera daha basliyor.. 🙂 hersey gonlunuzce olsun, kalbim sizinle.. 🙂
bi solukta okudum tüm yazıları, yola çıkışınız dün gibi, gelişinizi sabırsızlıkla bekliyorum.. İzmir size hoşgeldiniz diyor :)))
Seyahat bir solukta bitti. Santiago’dan yola cikisimiz dun gibi. Hikayeler ve fotograflar ile donuyoruz yolculugumuzda. Gorusmek uzere.