Velo-City 2017 Konferansında dinlediklerim ve sonra anlatılanları sokaklarda birebir deneyimledikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim: Şehir tasarımının insanlar üzerindeki etkisi sandığımızdan daha büyük ve önemli. İnsanların alışkanlıklarını sokakları yeniden tasarlayarak değiştirebileceğimizi biliyor musunuz? Kaldırım genişliğinin yürüyerek ulaşımı, bisiklet için ayrılmış alanların bisiklet kullanımını arttırdığını ve otomobillerin şeritlerinin daralmasının hızı ve gürültüyü engellediğini biliyor musunuz? Şehirdeki parkların ve meydanların insanları sosyalleştirdiğini, kültürel faaliyetleri arttırdığını ve tüm bunların toplamının insanları daha memnun ve mutlu ettiğini söylesem…
Hem Bilgili Hem De Akıllı Şehirler
Akıllı şehirler her zaman bilgili şehirler midir? Bisikletli Ulaşımın bilgili ve akıllı şehirlerde rolü nedir?
Bisiklet odaklı şehir planlama uzmanı Lake Sagaris, şehir planlamada katılımcı yaklaşımın kamusal alanın sağlıklı bir şekilde geliştirilmesi için çok önemli olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı: “elbette teknoloji önemlidir ancak unutulmamalıdır ki akıllı şehirlerin odak noktası içinde yaşayan insanlar olmalıdır. Otomobiller, yolların diğer kullanıcıları için bir tehlike oluşturuyor. Şehirlerde trafik güvenliği için araçların önündeki engeller kaldırılıyor, yollar genişletiliyor, park yerleri çoğaltılıyor. Kısacası, insanları otomobillerden ve trafik kazalarından korumak için zaman ve çok para harcıyoruz. Akıllı şehirlerin tek yapması gereken otomobillerden kurtulmak”. İşte bu kadar basit.
Lake Sagaris gibi akıllı ve bilge bir kadınlar ertesi gün yapılan Cycling and Gender oturumunda aynı kürsüyü paylaşmak benim için onur vericiydi.

Amsterdam | yayalaştırılmış sokaklar
Şehirler Mi Akıllı Olmalı Yoksa Yerel Yönetimler Mi?
Bisiklet, insanlar arası etkileşim için bir araç. Bisikletin sunduğu ve geliştirdiği algılama şeklimiz şehirlere başka gözle bakmamızı sağlıyor, hatta yaşadığımız yeri sevmemize ve sahiplenmemize neden oluyor. Bisiklet için “dev” yatırımlara gerek yok. Sadece akıllı belediyelere ve yöneticilere ihtiyacımız var.

Amsterdam | Bisikletli ulaşım altyapısı
Sürücüsüz araçlara gerçekten ihtiyacımız var mı? Hayır, otomobilsiz sürücülere ihtiyacımız var. Çünkü bisiklet şehirde yaşayan insanlara “kullanıcı deneyimi” sunan tek araç.
European Cyclists’ Federation (ECF)’ dan Kevin Mayne, acilen bisiklet lobisinin güçlendirilmesi çağrısı yaptı. Otomobil Endüstrisi her yıl lobicilik faaliyetlerine 18 Milyon Euro harcıyor. “Akıllı, aktif, elektrikli ulaşımdan ziyade insan hareketliliğine odaklanmalıyız”. Otomobil endüstrisi şehirleri otoparka dönüştürmek için yeni icatlar ve pazarlama kampanyaları sunarken, akıllı şehirlerin çözümü bisiklettir. Çünkü bisiklet enerji verimliliği, alan verimliliği sunar ve ucuz, sağlıklı ve sürdürülebilirdir.
Şehir Planlama ve Tasarım
Sağlıklı, yaşanır, canlı, güvenli ve çekici şehirler için planlama aktif ulaşım ve insan odaklı olmalıdır. Farklı ülkelerden uzmanların tasarım başlığında ilettikleri bilgileri paylaşmak isterim.
Sürdürülebilir ve erişilebilir şehir planlamanın insanların yaşamı üzerindeki etkisi tartışıldı. HAN University’den Masi Mohammadi, mimari tasarımın insanlara güç ve özgürlük verilmesi için bir araç olduğunu söyledi. Çevremizi şekillendirdiğimizde, insanları da şekillendiriyoruz, yani düşünce tarzımız değişiyor.

Amsterdam | yaya kaldırımı, araç yolu ve kaldırım eşit genişlikte.
Hollanda Demiryollarından yöneticiler, trenlerin %100 rüzgar enerjisi ile çalıştıklarını ve “bisiklet+ tren” kombinasyonunun ulaşım verimliliğine katkılarını aktardılar. Trene binen insanların yarısı istasyonlara bisikletle geliyorlar. Tren istasyonlarındaki güvenli bisiklet park yerleri bu sayının artmasına neden olmuş. Ayrıca trenden indiğinizde yine demiryollarının sunduğu sarı/lacivert bisikletleri kiralayarak gideceğiniz yere ulaşabiliyorsunuz.
İnsanları bisiklet kullanmaya özendiren şehirler; kamusal alanların herkese eşit dağıtıldığı, hız limitlerinin düşük olduğu, güvenli sokaklara sahip, entegre ulaşım modlarının olduğu yerlerdir.
Kopenhag Nasıl Yapıyor?
Danimarka’nın başkenti Kopenhag Belediye Başkanı Morten Kabell ile geçtiğimiz yıl yaptığım roportajımı okuyanlar hatırlayacaklardır. Morten Kabell, şehirlerin en büyük sorunlarının çözümün bisiklet olduğunu bilen bir kişi. Kopenhag’da yaşayan insanların %41’i (yaz – kış) ulaşımını bisikletle sağlıyor. Danimarka dünyanın en bisiklet dostu iki ülkesinden birisi. Kopenhag Belediye Başkanı, Velo-City Konferansında yaptığı konuşmaya şöyle başladı “ben buraya şehrim için daha iyisini yapabilmek üzere sizlerden bir şeyler öğrenmeye geldim” ve yine aynı sözlerle konuşmasını tamamladı. Morten Kabell “Belediyeler sorunlarının tamamını yalnız başına çözemezler, şehirde yaşayan herkes ile birlikte çalışmak zorundayız. İnsanlar, şehir plancılarının bilgisayarda tasarladıkları gibi davranmıyorlar. İnsan demek, öngörülemez demek. Plancıların işi gözlemlemek, ölçmek ve test etmek. Maliyeti yüksek yatırımlar yapmadan önce pilot uygulama projeleri yaparak planın gerçek hayata uygunluğu izlenmeli. Başarılı uygulamalar kalıcı olarak hayata geçirilmeli”.

Amsterdam | feribot yaya ve bisikletliler için ücretsiz
Kopenhag Belediyesi tarafından hazırlanan dijital ve interaktif haritaya vatandaşlar bilgi girişi yapabiliyor. İstek, öneri ve şikayetlerini konum seçerek bildiriyorlar. İhtiyaç analizi güncel tutuluyor ve belediye, insanlardan öğrenmeyi seviyor. İnsanlar, söz hakkına sahip olduğunda ve şehirde kendileri için yapılmış yatırımları gördüklerinde onları sahipleniyor ve koruyorlar. Yani odak insan olmalı ve projeler insandan başlamalı.
Dünyanın en iyi insan odaklı projelerini yapan mimarlık ofislerinden Gehl Architects’den Andreas Rohl, farklı ülkelerde yaptıkları projeleri aktardı. “Ölç, test et ve iyileştir” mottosu ile çalışıyorlar (Türkiye’de ise “ben yaptım oldu” hakim). San Francisco’da yaptıkları Prototyping Festival’de trafiğe kapattıkları bir sokağa insanlara davet ettiler. Çocuklardan başlayarak sokakta neler yaptıklarını gözlemlediler. Bu alanda gerçekleştirilen faaliyetler kalıcı olanlara dönüştürüldü ve sokak daha sonra motorlu araç trafiğine kapatıldı.

Amsterdam havalimanını şehir merkezine bağlayan bisiklet yolu orman içinden geçiyor
Denver şehrinde işlek bir caddede ölçüm yaptılar. Sokaktan hergün 28.000 insan geçiyor ancak sadece %1’i duruyordu. Oysaki sokakta dükkan ve diğer işletmeler vardı. Şehiriçi otobüslerin yarattığı yoğunluğu gördüler. Önce sadece bir gün otobüs paralel sokaktan geçirildi, sonra haftanın bir günü sonra da temelli olarak otobüs bir yan sokaktan geçmeye başladı. Denendi ve başarıya ulaştı. Sokak hız limitinin 30km/h olduğu insanların işletmelerden alışveriş yaptığı bir yere dönüştü.
Bu oturumları izledikten sonra Nijmegen kentinde ve daha sonra Amsterdam’da sokaklara ve meydanlara farklı gözlerle baktım. Kaldırımlar yolla aynı seviyeye indirilmiş, trafik ışıklarının sayısı azaltılmış ama herşeyden önce sokak eşit olarak 3 şeride bölünmüş. Otomobil, yaya ve bisiklet aynı genişlikte şeritlerde ilerliyorlar. Kimsenin hakkı yenilmiyor.
Şehirler insanların buluşma ve etkileşme mekanları olarak doğdu. Bugün ise gökdelenler, aralarındaki 3 şeritli yollar ve devasa otoparklar ile insanların arasına aşılmaz mesafeler koyuluyor. İnsanlar birbirleri ile etkileşemiyor, çünkü birbirleri ile göz teması kuramıyor. Bisikletin en sevdiğim yanı işte bu. Amsterdam’da sadece güzel binalar görmedim. Güzel insanlar da gördüm. Kavşaklarda birbirimizle göz teması kurduk çünkü iletişim kurmadan ilerlemek zor. Göz teması demek, ilişki demek. Göz teması kurmadığımız insanlarla yaşadığımız şehirlerde birbirimize uzak, soğuk ve güvensiziz.
Velo-City Bisiklet Konferansı üzerine diğer yazılarım:
Velo-City 2017 Nijmegen Hollanda