Skip to main content
Gezi Yazıları

İsviçre Interlaken ve Top of Europe

By 20/07/2014Aralık 25th, 20185 Comments

Interlaken, iki gölün arasında muhteşem bir şehir. Kentin eski merkezi biraz yalnızlığa terk edilmiş. Yeni merkezi ise büyük oteller ve arasındaki lüks mağazalardan oluşuyor.

Kentte ilk dikkatimizi çeken şey kalabalık Asyalı turist kafileleri oldu; Japon, Koreli ve en çok da Hintliler. Büyük gruplar halinde tek sıra yürüyen bu turistler bu küçücük Interlaken’ı nereden duymuşlar ve buraya nasıl gelmişlerdi acaba diye kendi kendimize sormadan edemedik.

interlaken

iki gölün arasındaki Interlaken ve Top of Europe

interlaken bike route signs

bu levhalar sadece çevredeki bisiklet rotaları için

Sorumuzun cevabını ertesi gün turizm ofisi yetkilisinden aldık: Etkili pazarlama ve promosyon. Köprüleriyle, tünelleri ile gurur duyan İsviçre bunu pazarlamayı da çok iyi biliyor. Avrupa’nın en yüksek tren istasyonu, dünyanın ilk çimento demiryolu köprüsü vs. Bir de geçtiğimiz yıl ünlü bir hint dizisi Interlaken’da çekilmiş, hintliler akın akın buraya geliyorlarmış. Interlaken 1800’lü yılların başından beri turistler için farklı seçenekler sunan bir kent; etrafındaki göllerde buharlı vapur gezileri ile başlayan tatil paketleri bugün kayaktan bisiklete, yürüyüşten paraşüte kadar geniş bir yelpazede. Ülkenin en lüks otelleri de burada, sırtçantalı gençler ve öğrenciler için uygun fiyatlı hosteller de.

Interlaken turizm ofisi, Interlaken’da geçireceğimiz günü dakikası dakikasına planlamış. Otel odamızda bir dosya içinde Interlaken ile ilgili bir sürü tanıtım broşürü ve ertesi gün için yapacaklarımızın listesi vardı. Listeyi sonra inceleriz diyip akşam yemeği yemek üzere dışarı çıktık.

interlaken bisiklet isvicre

Otelin hemen biraz ilerisindeki bir sokağın girişi saksılarla bloke edilmişti. Bir restoran sokağın ortasına masaları geniş geniş koymuş müşteriler gayet sakin bir şekilde sokağın ortasında yemeklerini yiyorlardı. Arada bir belli bir sokak akşamları trafiğe kapatılıp gece etkinlikleri yapılıyormuş. Biraz ilerde, ana caddede, bisikletlilerin salına salına yolda ilerlediklerini gördük. Çok az otomobil vardı ve olanlar da büyük bir dikkatle yolda ilerliyorlardı. Interlaken’da otomobil ile hareket edenlerin yüzlerinde kendilerini suçlu hisseder gibi bir izlenim varmış gibi geldi bana. Yaptıklarını yapmaktan memnun olmayan ama yapmak zorunda olanlar..

interlaken isvicre bisiklet rotasi

Yemek yiyeceğimiz yeri aramaya devam ederken bir sokağın ortasında durup haritaya bakmak zorunda kaldım, otomobillerden ne bir korna çalma ne birşey. Sanki ben kırılacakmışım gibi yavaş ve dikkatliler.  Tekrar pedal çevirmeye başladığımda yanımdan koltuğunun altına ekmek sıkıştırmış kaykaylı on yaşlarında bir çocuk geçti. Çocuğu biraz izledim, hayretler içinde. On yaşlarında bir çocuk, akşam saatlerinde tek başına ekmek almaya kaykayı ile gidiyor ve yollarda onu tehlikeye sokabilecek hiç birşey yok. Etrafımdaki hiç bir arkadaşım, çocuğunun yalnız sokağa çıkmasını istemezken buradaki ‘barış içinde’ kent yaşamı beni çok duygulandırdı. Hala bakkala yalnız gidebilen çocuklar var. Ertesi gün ikili üçlü guplar halinde patenli çocukların okula gittiklerini gördüğümde neler hissettiğimi yazmıyorum bile…

Tripadvisor’un tavsiye ettiği restorana vardık. İçerde noel süslemesi vardı. Geleneksel İsviçre mutfağının ünlü yemeklerinden peynir fondüyu yemeden burdan ayrılamazdık.

peynir fondü

peynir fondü

Ertesi sabah programda belirtilen saatte yürüyerek bisiklet kiralama dükkanına gittik ve rehberimiz Miriam ile buluştuk. E-MTBlerimizi alıp tren istasyonuna doğru pedal çevirmeye başladık. Miriam ve eşi Frank’a ait işletme günübirlik veya bir kaç saatlik bisiklet turları sunuyorlar.  Miriam, haftanın her günü tur var ve tüm turlar dolu diyor. Turizm ofisi ve oteller müşterilerine şehri bisikletle gezmeleri tavsiye edip, bu dükkana yönlendiriyorlarmış. Lauterbrunnen’a kadar karşımızda hedefimiz Jungfrau’ya (4158 m) bakarak 20 km pedal çevirdik.

interlaken mtb bike

isvicre interlaken lauterbrunnen

Bisikletlerimizi istasyona bıraktık, Miriam ile vedalaştık ve tren istasyonunda rehberimiz Martina ile buluştuk. Martina, 75 yaşında, boş zamanlarında (canı istediğinde) turist rehberliği yapıyor. Tren makinistlerinin tamamını tanıyor ve hiçbir yerde sıra beklemek zorunda kalmıyor. Çok ayrıcalıklı bir gezi yapacağımızı hemen anladık. 3 vagonlu kırmızı trene bindik ve tren yavaş yavaş tırmanmaya başladı. Bu arada Martina, bize Top of Europe‘un hikayesini anlatmaya koyulmuştu bile.

1896 yılında zengin bir Zürihli iş adamı bu bölgeye tatile gelir. Gece kaldığı evde uykusu kaçar ve bahçeye çıkar. Dolunayın ışında uzaktaki dağ grubuna ve 3 zirvesine bakar. Gördüğü güzellikten çok etkilenir ve bu manzarayı herkesin görmesi için birşey yapmaya karar verir. Ertesi gün Zürih’e döndüğünde iş adamları ile görüşür ve Jungfrau Demiryolu projesi için finansman bulur. Projenin 1,5 yılda tamamlanacağını ve 1,5 milyon frank gerektireceğini öngörür. Proje 16 yılda tamamlanmış ve 15 milyon frank harcanmış. 7,5 kilometrelik tünelin yapım aşamasında çalışma şartlarının zorluğu (soğuk,nem ve karanlık)  nedeniyle onlarca insan ölmüş. 1912’de tamamlanmış. Bugün günde ortalama 5000 kişi tarafından ziyaret edilen Avrupa’nın en yüksek tren istasyonu Jungfraujoch’un (3454 m)  eşsiz bir mühendislik ürünü olduğu ortada. Tren işletmesinde 800 kişilik personel  yılın hergünü binlerce kişinin sorunsuz bir şekilde Jungfraujoch’u ziyaret etmeleri için koordinasyonlu bir şekilde çalışıyorlar.

top of europe isvicre

Tünele girdikten sonra iki defa 5’er dakikalığına tren durdu. İlk durak Eigerwand. Trenden inip pencerelerden etrafa bakmaya koştuk. North Face filmini izleyenler bilir. Avrupa’nın en zor kaya tırmanışı Eiger dağının kuzey duvarıdır ve filmde 1936 yılında iki alman dağcının Eiger’e tırmanışı anlatırılır. İki dağcının tırmanış sırasında üzerlerine çığ düşer ve kötü hava şartları yüzünden kurtulmaları neredeyse imkansızdır. Bizim şu anda dışarıya pakmakta olduğumuz pencereden onlara ulaşılmaya çalışılmış ancak gücü tükenen dağcı, ilerleyemediği için, kurtarılamamış. Bu seyahate çıkmadan iki gece önce North Face filmini izlemiş ve çok etkilenmiştik, zira filmdeki iki dağcı Berchtesgaden‘dan (Almanya’daki ikinci incimiz)  Interlaken’a bisikletleri ile gelmişlerdi. Trenin ikinci durağı ise Eismeer (3158 m). Bu sefer pencereden baktığımızda sadece ama sadece kar gördük.

Son durağımız ise Jungfraujoch’ta trenden indik. Yüzlerce ziyaretçi ile önce asansör bekledik sonra dünyanın en hızlı asansörlerinden biriyle gözetleme kulesine çıktık. Hava bozduğu için İsviçreli iş adamı Adolf Guyer-Zeller’in ‘herkes mutlaka görmeli’ dediği manzarayı göremedik. Gözetleme kulesinin etrafında 3 muhteşem zirve (Eiger, Mönsch, Jungfrau) ve Avrupa’nın en büyük ve en uzun buzulu vardı ancak biz sis dışında birşey görmedik.

interlaken gletcher tunnel

Bu çok sıradışı yerde beni en çok etkileyen şey ise buzul tüneli oldu. Buzulun içine oyulmuş tünelden geçip tren istasyonuna geri döndük ve tekrar aktarma yaparak bisikletlerimizi bıraktığımız Lauterbrunnen’a döndük.   Kar ve soğuktan kurtulduk derken pedal basmaya başlar başlamaz yağmur başladı. Bir güzel ıslandık.

Ertesi gün erkendan kalkıp Interlaken ile vedalaştık ve tren istasyonuna pedal çevirdik. Eve dönüş zamanı.

Alplerin İncileri turumuz sona ermişti. Muhteşem bir coğrafyada unutulmaz bir tur yaptık.

3 hafta önce Almanya‘da başlayan Avusturya ve İtalya‘yı kapsayan Alplerin İncileri Bisiklet Turumuzun son durağı İsvçre oldu. Eve dönme vakti geldi.

Alplerde Bisiklet Turumuzun Etapları:

Almanya : Bad Reichenhall – Berchtesgaden – Werfenweng

Avusturya: Alpler’in Monte Carlo’su ve Karayipleri

İtalya: İki dilli kentlerde bisiklet rotasında

İtalya: Stelvio’nun kutsal rampası

İsviçre: Mor Vadi ve Arosa

İsviçre: Ren’in kaynağı ve İsviçre’nin derin vadileri

İsviçre: Top of Europe, insanın doğayı yendiği yer

Pınar Pinzuti

Blogger. Aktivist. Filolog ve Pedagog. Bisikletin dünyayı değiştirebileceğine inanıyor. İnandığı şey için ise gece gündüz çalışmayı çok seviyor.

5 Comments

  • Sema Berktas dedi ki:

    Çok güzel bir tur olmuş, fotoğraflarınız ve kaleminlede pek bi tatlanmış, ellerine sağlık… Daha önce Tuna kıyısında ufak bi tur yapıp Alp’leri pek bi merak etmiştim ama bisikletle çok mu hırpalayıcı olur acaba diye de düşünmüştüm. Gördüm ki herşey çok güzel organize edilmiş, doğa ve insanın birarada yaşayabildiğini görmek sanırım en çok hoşumuza giden ve en çok canımızı acıtan taraf, dilerim yakın zamanda böyle bir turda pedallarım 🙂

    • bisikletim dedi ki:

      Sema selam, biz okununca çok mutlu olanlardanız:) Blog, Güney Amerika turu öncesi ailelerimiz merakta kalmasınlar diye doğmuştu ancak şimdi benim için vazgeçilmez birşey oldu. Alpler, yaşlılar, çocuklar ve bebekli aileler için rotalar ve imkanlar sunuyor. ”herkes bisiklete binsin” hayali orda gerçek olmuş. Güvenli ve güzel. Acaba çok sıkıcı olur mu böyle bir süre sonra demiştik ama yoldan ayrılıp MTB parkuruna girince ıssız zirveler, karlı yamaçlar ve el değmemiş buzul gölleri de bulduk:) Şu an nerdesiniz bilmiyorum ama çok mutlu olun. sevgiler Pinar

  • Yusuf Unlu dedi ki:

    Merhabalar,
    Bike the Pearls yazı serinizin hepsini 3 kere falan okudum 😀 1 kere neyime yetmemesinin sebebi rotamı dğiştirip ben de bu yolunuzdan geçmek isteyişimdi 😀

    Yalnız ben Kasım gibi ters bi zamanda gidicem galiba çünkü Aralık’ta askere teslim olmadan bi gezmek istiyorum. Siz ve eşiniz İtalya ve Almanya’da zamanında yaşamış insanlar olarak şöyle bir roatada beni kurtlar kapabilir mi yoksa bu bisiklet yolları bizim güzel Türkiye’mizden emniyetli mi ?
    https://goo.gl/maps/Ym048

    Bu arada blogunuz çok güzel olmuş wordpress temanız da çok okunaklı , kenarlardaki widgetlar da çok kullanışlı :d Şöyle söyliyim ben yazılımcı olduğum halde benim blogum bu kadar güzel değil 😀 içeriği söylemiyom bileee

    Saygılar Yusuf

    • bisikletim dedi ki:

      Yusuf merhaba, mesajını görünce çok sevindim. Böyle geri bildirimler almak gerçekten çok güzel, çok teşekkürler. Alpler’de yaptığımız Bike the Pearls çok keyifli bir tur oldu. Almanya etabında (Bad Reichenhall-Berchtesgaden) sorun olmaz, hatta Avusturya’da 500 mt’nin üzerine çıkmayıp, vadilerin içinden devam edersen orda da sorun olmaz. Eğer karda pedallamayı ve kamp atmayı seviyorsan o başka tabi. İtalya2nın kuzeyindeki rota çoook çoook güzel, muhteşem bir bisiklet yolunda ve rahat. Ancak Stelvio geçidinde kar olacağı kesin ve geçitlerin hangi tarihler arası kapalı olduğunu mutlaka kontrol et. Biz İsviçre’de kırmızı treni bol bol kullandık çünkü kar vardı (temmz başında öyleydi).
      Yollar çok emniyetli ve güzel. İşaretli bisiklet yollarında kaybolmak neredeyse imkansız. Camping ve yeme içme imkanları var ancak kasım ayında camping’ler büyük ihtimal kapanmş olacaktır. Kendini soğuğa ve yağışa hazırla.
      Bu arada soğuk bir tur yerine neden İspanya’nın Andaluzya’sını tercih etmiyorsun?
      http://bisikletim.wordpress.com/2007/10/15/bisikletimle-ispanya/

      selamlarımla
      Pınar

Yorum yaz